Jerome
David Salinger’in 1951 yılında yayımlanan romanının orijinal
isminde (The Catcher in the Rye) bulunan, Türkçe
versiyonlarının başlıklarında (Gönülçelen ve Çavdar
Tarlasında Çocuklar) karşılığını göremediğimiz
“catcher” (yakalayıcı/kurtarıcı) sözcüğü bu yazının
konusunu oluşturuyor. Öyleyse sorumuz şu: Kim, kimi veya neyi,
neden kurtarıyor/yakalıyor veya yakalamak/kurtarmak istiyor?
Romanın
ana karakteri Holden Caulfield, kardeşi Phoebe’nin “Ne olmak
istersin?” sorusu üzerine, “büyüyünce” olmak
istediği/yapmak istediği şeyi şöyle anlatır: “Hep büyük
bir çavdar tarlasında oyun oynayan çocuklar getiriyorum gözümün
önüne. Binlerce çocuk, başka kimse yok ortalıkta –yetişkin
hiç kimse yani- benden başka. Ve çılgın bir uçurumun kenarında
durmuşum. Ne yapıyorum, uçuruma yaklaşan herkesi yakalıyorum,
nereye gittiklerine hiç bakmadan koşarlarken, ben bir yerlerden
çıkıyor, onları yakalıyorum. Bütün gün yalnızca bu işi
yapıyorum. Ben, çavdar tarlasında çocukları yakalayan biri olmak
isterdim. Çılgın bir şey bu, biliyorum, ama ben yalnızca böyle
biri olmak isterdim. Biliyorum, bu çılgın bir şey.”
Salinger
ve The Catcher
J.D.
Salinger (1919-2010), romandaki ana karakter Holden’a benzer bir
çocukluk ve sorunlu bir öğrenim hayatı geçirir (Gözütok,
2011). 1953'te bir lise gazetesine verdiği röportajda “çocukluğum
o kitaptaki oğlanınkine çok benzer geçti... İnsanlara bundan
bahsetmek büyük bir ferahlama getirdi” diyerek romanının “
otobiyografik” niteliğine işaret eder (Tanrıtanır ve Tütak,
2015; Wan Yahya ve Babaee, 2014).
1941
yılında Salinger, bir arkadaşına yazdığı mektupta, Holden
karakteri üzerine düşündüğünden, üzerinde çalıştığı bir
romanda bu karakteri “büyüdüğünde yakalayıcı (catcher)
olmayı isteyen bir genç” olarak tasarladığından bahseder. 1942
yılında, henüz 23 yaşındayken orduya katılan ve İkinci Dünya
Savaşı’nda Avrupa’da görev yapan Salinger üzerinde bu savaş
travmatik etki yaratır, geçirdiği sinir krizi nedeniyle savaş
sonrası tedavi görür (Ghasemi ve Ghafoori, 2011).
1940-1945
yılları arasında yazdığı 22 hikayede savaşı ve savaşa dair
kahramanlığı öven Salinger, savaş sonrası dönemde bu romantik
yaklaşımı terk eder ve kendisinin savaş kaynaklı kişisel travma
deneyimi yazdıklarına da yansır. Bu bağlamda The Catcher in
the Rye romanı, Salinger’in savaş ve travma deneyiminin bir
yansıması olarak görülebilir (Wan Yahya ve Babaee, 2014).
Roman,
yazarının biyografisiyle olduğu kadar, yazıldığı tarihsel
dönemin özellikleriyle de ilişkilendirilir. Romanda, konformist
kültür ve “komünizm tehdidi” söylemiyle bağlantılı olarak
ortaya çıkan pasifizm ile karakterize edilen 1950’li yılların
(Soğuk Savaş dönemi) korku, anksiyete ve depresyon kuşağı,
Holden karakterinin hikayesi üzerinden anlatılmakta ve savaş
sonrası dönemin travması tasvir edilmektedir (Wan Yahya ve Babaee,
2014). “Konsensüs kültürü” kavramının yakıştırıldığı
1950’li yıllar, bir “uyum ve iyimserlik” dönemi olarak
görülmektedir. Ancak bu “uyum”un altında, dile getirilmeyen
ayrılıklar, çatışmalar ve memnuniyetsizlikler varlığını
sürdürmeye devam eder. Pasifist grupların sivil itaatsizlik
eylemlerinin ortaya çıktığı bu dönemde, Amerikalıların çoğu
bu gösterilere ilgi göstermez/katılmaz. Uyum ve iyimserlik adına
bastırılan duygular, aynı zamanda gerilimi/anksiyeteyi de
artırmaktadır (Aubry, ). Buradan hareketle, romandaki Holden
karakterinin, “ikiyüzlü/sahtekar” yetişkinler dünyasına ve
onların/Amerikan toplumunun değerlerine bir isyanı simgelediği
değerlendirmeleri yapılır (Andrychuk, 2004).
Bir
dönem, argoya kaçan dili ve tabu olan konuları tartışmaya açması
nedeniyle okullarda yasaklanan roman araştırmacılar tarafından,
“yabancılaşma”, “büyüme/yetişkin olma”, “modernizm”
ve “ahlak” temaları üzerinden incelenmiştir (Lomazoff, 1996).
June Edwards (1983), romanın ahlaki değerlerin altını oyduğu ve
Amerikan çocuklarının ahlakını bozduğu için yasaklanması
gerektiği iddialarına karşı çıkar ve aksine romanı bir ahlak
kitabı olarak nitelendirir. Holden aile kurumuna ve değerlerine
karşı çıkmamakta, kendi ailesine derin bir sevgi beslemekte ve
ailesini korumaya dönük davranışlar sergilemektedir.
Türkan
Gözütok’a göre (2011) romanda Salinger “modernizmin
eleştirisini yapmakta ve her türlü bilimsel gelişmeye, paraya
kavuşan fakat sadeliği ve masumiyeti bozulan modern insanın
yaşadığı bunalımı liseli bir genç olan Holden Caulfield’ın
gözünden aktarmaktadır.” Modern insan, moral değerlerini
eğitim, bilim ve bilgiyle gelen yozlaşmış değerlere bıraktığı
ve madde karşısında insanî özünü yitirdiği için mutsuzdur:
“Holden Caulfield, Batı’da modernitenin sancılarını çeken
bir çocuk/bireyin moderniteden kaçışını ifade eder. Bu kaçışta
belli olan üç ana izlek vardır: Bunlardan ilki, sahte ve yapay
olandan gerçeğe, öze kaçış; ikincisi, modernizmin yıktığı
ve yerine koyamadığı her tür değeri temsil eden Doğu’ya
kaçış; üçüncüsüyse ilk romantiklerden yeni dönem
romantizmine kadar saflığı temsil eden doğaya, tabiata kaçış
ya da sığınıştır.”
Yabancılaşma
sorunsalı bakımından yaklaşıldığında Holden karakterinin,
yabancılaşmış bir kişiye özgü biçimde, yetişkinlerin
dünyasında bulunan herşeye karşı çıktığı ve Amerikan
kültürünü açık yüreklilikle eleştirdiği yorumu yapılır
(Dizdar ve Toker, 2013). Büyüme teması merkeze alındığında
Holden, büyümeye/yetişkin sorumluluğunu almaya direnen, yaşadığı
“büyüme/yetişkinliğe geçme problemleri” nedeniyle toplumla
yabancılaşan bir ergen karakter olarak düşünülmektedir.
Karşılaştığı her şeye ve herkese olumsuz tutum takınan
Holden’a, sığındığı “sahtelik/sahtekarlık” iddiası, her
şey ve herkesi “yanlış” olarak görmesi ve toplumdan kendini
izole etmesi için gerekçe temin eden bir işlev görür.
Dolayısıyla yabancılaşma, Holden’ın kendini korumasına
yarayan bir savunma mekanizması olarak da görülebilir. Ancak bu,
Holden’ın çektiği acının da kaynağıdır, zira yabancılaşma
onun ihtiyaç duyduğu “sahte/sahtekar” olmayan ilişkilere
girmesini de engellemektedir (Chen, 2009).
Giriş
bölümünde aktarılan, aşağıdaki bölümde üzerine
odaklanılacak olan, Holden’ın büyüyünce ne olmak/yapmak
istediğini anlattığı pasaj dikkate alındığında Holden, bir
bakıma “Salinger’in çocuklarla ilgili ulaşmak istediği
masumiyet düşünün temsilcisi” olarak değerlendirilir. Buna
göre, yetişkinlerin karmaşık dünyasıyla baş edemeyen, ergenlik
döneminde yaşadığı bunalımların ruhsal bir çöküntüyle
sonuçlandığı, yetişkinler dünyasında bunaldıkça çocukluk
dünyasının masumiyetine sığınmaya çalışan Holden, aynı
zamanda yol gösterici olabileceğinin de farkındadır: “Bu
yönüyle Çavdar Tarlasında Çocuklar romanı Salinger’in sadece
Holden Caulfield’in ergenlik dönemine özgü sıkıntılarıyla
başa çıkma mücadelesini, yabancılaşma sorunsalını veya
modernizmin toplum üzerindeki yıkıcı etkisini anlattığı bir
roman değildir. Çocukluk döneminin önemine inanan ve yozlaşmış
yetişkinler dünyasından çok umutlu olmayan Salinger, eser
karakteri aracılığıyla özlemini duyduğu, düşlediği dünyanın
çocukluktan itibaren nasıl inşa edilmesi gerektiğine işaret
eder” (Tanrıtanır ve Tütak, 2015).
Uçurum
Holden,
New York sokaklarında (Fifth Avenue), ailesiyle birlikte kaldırımda
yürürken “çavdar tarlasında çocuklar…” şarkısını
mırıldanan bir küçük çocukla karşılaşır. Ailesiyle birlikte
yürüyen bu çocuk kaldırımın dibinde yürümekte, arabalar
yanından hızla geçmekte, ancak bu durum ailesinin dikkatini
çekmemektedir. Çocuğun ana-babası yalnızca yürümekte,
konuşmakta fakat çocuklarına ilgi göstermemekte, çocuğun başına
gelebilecek bir felakete karşı ilgisiz/dikkatsiz görünmektedir.
Holden bu karşılaşmayı şöyle anlatır: “Güzel bir sesi
vardı. Üstelik şarkıyı felaket iyi söylüyordu, anlıyordunuz.
Arabalar yanından vızır vızır geçiyor, frenler cayır cayır
ötüyor ve o kaldırımın dibinden yürüyor, “Yakalarsa birini
biri, çavdarlar arasında” şarkısını söylüyordu. Öyle
hoşuma gitti ki. Artık pek fazla moral bozukluğu hissetmiyordum.”
Holden’ın
çavdar tarlasında oynayan ve uçuruma doğru koşan çocukları
kurtarma/yakalama hayalinin, ölen kardeşi Allie’nin hatırasıyla
olduğu kadar, bu karşılaşmayla da ilgili/ilişkili olduğu
düşünülebilir (Shaw, 1991; Eik, 2007). Ana-babasının dahi
gözünden kaçan varlığıyla tehlike altında olan bu çocuk,
Gözütok’a (2011) göre, romanda çıkmaza girmiş modern insanın
bütün ahlakî değerlerini, umutlarını ve kaostan kurtulma
çabalarını, başka bir deyişle doğaya, doğala, insana,
sadeliğe, saadete dönüşü ifade eder.
Bu
karşılaşmayı ve büyüyünce olmak/yapmak istediği şeyi
(catcher) kardeşine anlatırken Holden, küçük çocuğun söylediği
ve sözleri Robert Burns’e ait şarkının “Yakalarsa birini
biri, çavdarlar arasında” dizesini aktarır. Fakat Holden
şarkının orijinalinde geçen karşılaşmak/rastlamak (meet)
sözcüğünü yakalamak (catch) sözcüğüyle değiştirmiş,
kardeşi de bunu fark etmiştir. Bir yaklaşıma göre Holden,
aktardığı dizeden sonra gelen ve şarkının bütünündeki
“cinsellik” çağrışımını öne çıkaran dize/dizeler
nedeniyle böyle bir revizyona gider. “Yakalarsa biri birini”
olarak çevrilen dizenin orijinalinde, “biri”nin karşılığı
olan “body” sözcüğü, şarkının genel içeriğiyle uyumlu
olarak “erkek ve kadın bedenine” işaret etmekte, Holden için,
kadınlarla olan ilişkilerinde yaşadığı sorunları hatırlatıcı
bir vazife görmektedir. Bunun yanında meet sözcüğü,
“Fuck you” grafitisini silmesinde görüldüğü gibi Holden’a,
aşkın cinsel temelini bozmayı hatırlatmakta ve Holden gençleri
cinselliğin kabalaştırılmış/argolaştırılmış bilgisinden
korumaya çalışmakta, bu nedenle, grafitiyi sildiği gibi,
şarkıdaki sözcüğü de değiştirmektedir (Shaw, 1991;
Castronovo, 2009). Ayrıca meet sözcüğünün özgür
olmaya, catch sözcüğününse kurtarmaya/kurtarılmaya
işaret ettiği, kendisine çocukları tehlikeden kurtarma misyonu
biçen Holden’ın da, meet sözcüğünü bu nedenle catch
ile değiştirdiği belirtilmektedir (Castronovo, 2009).
Comin
Thro the Rye[1]
by Robert Burns
modern English translation by Michael R. Burch
O, Jenny's a' weet, poor body, /Oh, Jenny's all wet, poor body,
Jenny's seldom dry; /Jenny's seldom dry;
She draigl't a' her petticoattie /She's draggin' all her petticoats
Comin thro' the rye. /Comin' through the rye.
Comin thro the rye, poor body, /Comin' through the rye, poor body,
Comin thro the rye, /Comin' through the rye.
She draigl't a'her petticoatie, /She's draggin' all her petticoats
Comin thro the rye! /Comin' through the rye.
Gin a body meet a body /Should a body meet a body
Comin thro the rye, /Comin' through the rye,
Gin a body kiss a body, /Should a body kiss a body,
Need a body cry? /Need anybody cry?
Comin thro the rye, poor body, /Comin' through the rye, poor body,
Comin thro the rye, /Comin' through the rye.
She draigl't a'her petticoatie, /She's draggin' all her petticoats
Comin thro the rye! /Comin' through the rye.
Gin a body meet a body /Should a body meet a body
Comin thro the glen, /Comin' through the glen,
Gin a body kiss a body, /Should a body kiss a body,
Need the warld ken? /Need all the world know, then?
Comin thro the rye, poor body, Comin' through the rye, poor body,
Comin thro the rye, Comin' through the rye.
She draigl't a'her petticoatie, She's draggin' all her petticoats
Comin thro the rye! Comin' through the rye.
by Robert Burns
modern English translation by Michael R. Burch
O, Jenny's a' weet, poor body, /Oh, Jenny's all wet, poor body,
Jenny's seldom dry; /Jenny's seldom dry;
She draigl't a' her petticoattie /She's draggin' all her petticoats
Comin thro' the rye. /Comin' through the rye.
Comin thro the rye, poor body, /Comin' through the rye, poor body,
Comin thro the rye, /Comin' through the rye.
She draigl't a'her petticoatie, /She's draggin' all her petticoats
Comin thro the rye! /Comin' through the rye.
Gin a body meet a body /Should a body meet a body
Comin thro the rye, /Comin' through the rye,
Gin a body kiss a body, /Should a body kiss a body,
Need a body cry? /Need anybody cry?
Comin thro the rye, poor body, /Comin' through the rye, poor body,
Comin thro the rye, /Comin' through the rye.
She draigl't a'her petticoatie, /She's draggin' all her petticoats
Comin thro the rye! /Comin' through the rye.
Gin a body meet a body /Should a body meet a body
Comin thro the glen, /Comin' through the glen,
Gin a body kiss a body, /Should a body kiss a body,
Need the warld ken? /Need all the world know, then?
Comin thro the rye, poor body, Comin' through the rye, poor body,
Comin thro the rye, Comin' through the rye.
She draigl't a'her petticoatie, She's draggin' all her petticoats
Comin thro the rye! Comin' through the rye.
Psikolojik
açıdan bakıldığında, Holden’ın bu kurtarıcı olma
fantezisinin, kardeşinin ölümünü engelleyemenin getirdiği
suçluluk duygusuyla ilişkili olduğu değerlendirmesi
yapılmaktadır. Holden’ın kardeşi Allie, bu fantezinin nesnesi
olmasa da kaynağıdır. Bu tür bir suçluluk duygusu sıklıkla,
başarıdan kaçmaya/kaçınmaya yol açar. Holden da girdiği
okullardan atılan, kendinde belirli bir mesleği başarılı biçimde
yürütme kapasitesi görmeyen bir karakterdir. Çavdar tarlasında
kurtarıcı/yakalayıcı olmak Holden için, bildik bir meslek olmasa
da, psikolojik olarak başarısızlıktan başarıya doğru bir köprü
işlevi görmektedir (Shaw, 1991).
Holden,
bildiğimiz mesleklerden birine sahip olmak istemez zira onun için
insanın bütün bu meslekleri insana hizmet ve insanî olanı
yüceltmek için yapıp yapmayacağı hep bir soru işareti olarak
kalacaktır. Bunun yerine onun yapmak istediği şey “…nereye
gittiklerine hiç bakmadan koşarlarken” uçurumun kıyısına
gelen çocukları kurtarmaktır (Gözütok, 2011). Uçurum metaforu,
bir yoruma göre, çocukları masumiyetten, yetişkinlerin dünyasının
bilgisine ve sahteliğine/sahtekarlığına düşmekten korumayı
simgeler (Chen, 2009).
Büyümek
Holden’ın
kurtarma fantezisi, genellikle, ölümüne engel olamadığı kardeşi
Allie ile ilişkili olarak görülmekte, bu travmatik deneyimin
kurtarma fantezisi üzerinden, bizzat onun/kendisinin kurtarılmaya
gereksinimini yansıttığı düşünülmektedir. Holden, çocuk
kalmak, “sahtekar” olarak nitelendirdiği yetişkinler dünyasına
düşmek istememekte, bunu da uçurumun kıyısındaki çocukları
düşmekten kurtarma fantezisiyle dile getirmektedir (Eik, 2007).
Bunun kaçınılmaz bir düşüş olduğunu Holden da bilmektedir.
Kendisinin evden ayrılıp farklı bir hayat yaşamak
isteğine/kararına katılmak, onunla birlikte gitmek isteyen küçük
kardeşini (Phoebe) engeller ve kendi kararından da vazgeçip eve
geri döner. Bu, toplumun sorumlu bir üyesinin gösterebileceği,
ailesini koruma ve kardeşinin aile çevresinden uzaklaşmasını
engelleme davranışı olarak kabul edilir ve romana bir “ahlak”
kitabı denilebilmesinin gerekçesi olur (Edwards, 1983).
Başka
bir açıdan Holden, düşündüklerini/istediklerini eyleme
geçiremeyen, adeta irade felci geçirmiş bir roman kahramanıdır.
Bireyin yaşadığı yabancılaşma duygusu, özgürleşme yönündeki
arzusunu zaman içerisinde bir mite dönüştürür. Bu arzuyu
gerçekleştirmek imkânsızlaştıkça da birey, kaçış psikozunu
hayali unsurlarla bezeyip reel dünyayla uyuşmayan bir fanteziye
doğru sürüklenir. Buna göre, Holden’ın fantezisi,
yalıtılmışlığın ve yabancılaşmanın bir tezahürü olarak
ortaya çıkan bir kaçış fantezisi olarak değerlendirilebilir
(Tanrıtanır ve Tütak, 2015).
Kapitalizmi
temel alan bir yaklaşıma göreyse Holden, çocukları, kapitalizmin
meta ve tüketim kültürüne düşmekten korumak istemekte, uçurum
metaforu da, “insanlık durumu”ndan “meta durumu”na,
“olmak”tan “sahip olma”ya düşüşü simgelemektedir. İnsan
psikolojisi üzerinde güçlü etkileri bulunan piyasa baskısı,
onları, metanın kölelerine dönüştürmektedir. Meta kültürüne
düşüş, tüketim toplumuna dönüş/katılma kaçınılmazdır
ancak Holden, “tüketici” olarak değil “kurtarıcı” olarak
girmeyi/dönmeyi arzulamaktadır. Tıpkı romanın yazarı Salinger
gibi (Ghasemi, Pourgiv ve Ghafoori, 2010).
Tarla
Holden
16 yaşında bir ergen, okullardan sürekli atılan başarısız bir
öğrencidir. Karşısına çıkan öğretmenlerin sadece iki
tanesinin iyi olduğunu, fakat onların bile sahtekar olduğunu
söyler. Okuldan atıldığı için eve Noel tatilinden birkaç gün
önce dönmek durumunda kalmış, bu süreyi eve gitmek yerine New
York sokaklarında geçirmiş, bu sırada, eve gizlice girerek çok
sevdiği küçük kız kardeşini ziyaret etmiş, ona “okuldan
atılmadığı, yalnızca erken bıraktıkları için eve Noel
tatilinden birkaç gün önce geldiği” yalanını söylemiştir.
Kardeşiyle konuşması sırasında “kurtarıcı/yakalayıcı olma”
ve “artık okumak yerine gidip bir çiftlikte iş bulma”
hayallerini dile getirdikten sonra Holden, babasının da dostu olan
eski bir öğretmenini (Bay Antolini) ziyaret eder. Bu öğretmen
Holden’a, eğitim-öğrenim hayatının önemine dair öğütlerde
bulunur. Holden’ın babasının, oğlunun öğrenim hayatıyla
ilgili başarısızlığı nedeniyle ne kadar üzüldüğünü/ağladığını
anlatır. Holden bu görüşmede çok fazla konuşmaz/cevap vermez ve
geceyi öğretmeninin evinde geçirir. Ancak bu değer verdiği
öğretmenin, gece, saçını/yüzünü okşamasıyla uyanan Holden
kaçar gibi evi terk eder.
Holden’ın
“sahtekarlık” nitelendirmesi üzerinden takındığı olumsuz
bakışın/tutumun, yalnızca yetişkinlere yönelik olmadığını,
kendi yaşıtlarını, ergenleri de kapsadığını görürüz. Bu
bizi, “uçurum” metaforu kadar “çavdar tarlası”na da
bakmaya sevk eder. Holden’ın “tarla”sında çocuklar, hiçbir
yetişkinin yönlendirmesi/müdahalesi olmadan oynamakta, yaşamakta
ve en önemlisi büyümektedir. Tarladaki tek yetişkin olan Holden,
çocukları sadece, “uçurum” gibi büyük bir tehlikeden
korumakta, uçuruma yaklaştıklarında onları yakalamaktadır. Oysa
yetişkinler, -kaldırımın dibinde yürüyen ve yanından vızır
vızır arabalar geçen çocuğa karşı ana-babasının
ilgisiz/dikkatsiz olması gibi-, sürekli aksini söylemelerine
karşın iş “yapıp etme”ye gelince tökezlemekte, çocuklarını
dahi korumaktan aciz bir duruma düşmektedirler. Bu, yetişkinlere
ve onların dünyasına yönelik “sahtekar”lık teziyle de
ilişkilidir. Holden’a göre yetişkinler ve onların dünyasının
sahtekarlığı, “bilme/söyleme” ile “yapma/eyleme”
arasındaki çelişkiden kaynaklanmaktadır. Ergenlik bir geçiş
dönemiyse eğer, “sahtekar” olmayı öğrenen ergenler sorunsuz
biçimde bu “dünya”ya uyum sağlamakta, diğerleriyse Holden
gibi dibi boylamakta, kliniklerin müdavimi olabilmektedir.
Sürekli
“uçurum”lardan söz eden bu yetişkin dünya, “uçurum”larla
mücadele etmekten çok “tarla”ya müdahale eder. Çocukluktan
itibaren başlayan “biçimlendirme” sonucunda, “tarla” da
tarla değildir artık. Varolan düzene uyan yetişkinlerin derdi,
“uygun” çocuklar yetiştirmeye kilitlenir. Uçurumlar
çoğaldıkça, tarlalar daralır. Fakat yine de herşeyin “insan”
için, “iyilik/güzellik” adına olduğu söylenmekte, sözler ve
yapıp etmeler arasındaki uçurum daha da artmakta, çepeçevre
etrafı kuşatmaktadır. Bay Antolini, bir psikiyatriste atfen şunu
söyler Holden’a: “Olgunlaşmamış insanın özelliği, bir
dava uğruna soylu bir biçimde ölmek istemesidir. Olgun insanın
özelliğiyse, bir dava uğruna gösterişsiz bir biçimde yaşamak
istemesidir.” Kimi zaman, böyle “olgun” yetişkinlerden
bir kısmının, “dava”lar uğruna ölecek ergen/genç, hatta
çocuk bulma “çağrı”ları, yüreklendirmeleri işitilir orada
burada. Kimse rahat bırakma niyetinde değildir çocukları/gençleri
tarlada. Uçurumları kaldırmak misyonu da en çok
ergenlerin/gençlerin üzerine yükleniverir hemen. Yetişkinlerin
“sahtekar” dünyasının “bedel”i, öyle ya da böyle, -o
sahtekar dünyanın devam etmesi veya ortadan kalkması adına/uğruna-,
gençlere ödetilir/ödettirilir. Ne de olsa “tarla”lar
yetişkinlerindir ve zordur büyümek, uçurumlara
itilirken/savrulurken “o yer”de.
KAYNAKÇA
Parvin
Ghasemi ve Masoud Ghafoori, Salinger and Holden: Silent Heroes of
Modern Times, kata, VOLUME 13, NUMBER 1, JUNE 2011: 19-36
P.
Ghasemi, F. Pourgiv ve M. Ghafoori, The Catcher in the Rye: Holden
vs. Consumer Culture, The Journal of Teaching Language Skills (JTLS),
Vol. 2, No. 1, Spring 2010, Ser. 59/4
Bülent
Cercis TANRITANIR ve Burcu TÜTAK, J.D. Salinger’in Çavdar
Tarlasında Çocuklar ve Cemil Kavukçu’nun Gamba Adlı
Romanlarının Yabancılaşma Kavramı Ekseninde İncelenmesi, The
Journal of Academic Social Science Studies, International Journal of
Social Science, Number: 38 , p. 19-35, Autumn II 2015
Türkan
Gözütok, Modernizmin Kayıp Çocukları, Turkish Studies
-International Periodical For The Languages, Literature and History
of Turkish or Turkic Volume 6/1 Winter 2011, p. 1138-1149, TURKEY
Wan
Roselezam Wan Yahya ve Ruzbeh Babaee, Salinger‘s Depiction of
Trauma in The Catcher in the Rye,Theory and Practice in Language
Studies, Vol. 4, No. 9, pp. 1825-1828, September 2014, © 2014
ACADEMY PUBLISHER Manufactured in Finland.
Sylvia
Andrychuk, A History of J.D. Salinger's The Catcher in the Rye, The
University of British Columbia, 2004
June
Edwards, Censorship in the Schools: What's Moral about "The
Catcher in the Rye?" , The English Journal, Vol. 72, No. 4
(Apr., 1983), pp. 39-42 Published by: National Council of Teachers of
English
Eric
Lomazoff, The Praises and Criticisms of J.D. Salinger's The
Catcher in the Rye, 1996
Dizdar,
S. ve Toker, A. (2012). Holden Caulfield: Alien in The Catcher in the
Rye. Dil ve Edebiyat Eğitimi Dergisi, 1(2), 71-82
Timothy
Aubry, The Catcher in the Rye: The Voice of Alienation
Lingdi
Chen, An Analysis of the Adolescent Problems in The Catcher in the
Rye, Vol. 5, No. 5 Asian Social Science, 2009
David
Castronovo, Holden Caulfield’s Legacy, J. D. Salinger’s The
Catcher in the Rye, Ed. Harold Bloom, Bloom’s Literary Criticism,
2009
Peter
Shaw, Love and Death in The Catcher in the Rye, New Essays on The
Catcher in the Rye, Cambridge University Press, 1991, pp. 97-114.