Pazar, Kasım 15, 2015

William Blake (1): “Baca Temizleyicisi” (The Chimney Sweeper) Şiirleri ve “ÇOCUK İŞÇİLER”



Bu yıl aramızdan ayrılan Sennur Sezer çocuk işçilerle ilgili yazısında  değinmişti “baca temizleyicisi “ şiirlerine ve şöyle demişti: “Blake, Baca Temizleyiciyi  iki ayrı şiirinde yazdı. Bu iki şiirden ilki çocukların acılarını işler ikincisi ise çocukların ezilmelerinin sebepleri olan kişileri ve sınıfları suçlar.[1] Sennur’un bu yazının meselesini özetleyen sözlerinden sonra, “öyle mi, değil mi?” irdelemesine geçmeden önce, bahse konu iki şiiri okumamız gerekiyor. Bu okumayı, İngilizce orijinal metin ile birlikte verilen üç ayrı çeviri metin üzerinden yapabiliriz.

Masumiyet Şarkıları’ndaki “The Chimney Sweeper”

When my mother died I was very young,
And my father sold me while yet my tongue
Could scarcely cry ‘Weep! weep! weep! weep!’
So your chimneys I sweep & in soot I sleep.

Annem öldüğünde ben çok küçüktüm,
Ve babam beni sattığında daha dilim
Dönmüyordu bile bacacı sözüne. Şimdi işte
Bacanızı temizler ve uyurum is içinde.[2]

Annem öldüğü zaman çok küçüktüm,
Ve babam sattı beni henüz dilim bile
Dönmezken "temizle! temizle! temizle!" demeye
Artık bacalarınızı temizliyorum&uyuyorum is içinde.[3]

Annem öldüğünde çok küçüktüm
Babam sattığında henüz dilim
Bile dönmüyordu “temizle” sözüne
İşte yatıp baca temizliyorum böyle[4]

There’s little Tom Dacre, who cried when his head,
That curled like a lamb’s back, was shaved, so I said,
‘Hush, Tom! never mind it, for when your head’s bare,
You know that the soot cannot spoil your white hair.’

Küçük Tom Dacre var ya, ağlamıştı kuzu sırtı gibi
Kıvır kıvır saçları kesilirken, ben de dedim ki,
Şşt Tom boşver, çünkü kafan çıplak kaldığında
Bilirsin kurum zarar vermez beyaz saçına.

Küçük Tom Dacre var ya, ağladı, kıvırcık saçlarını
Kuzu sırtı gibi kırktıklarında, dedim ki ona
"Sus, Tom! hiç takma kafana, başın çıplak ya
Biliyorsun kurum kirletemez artık olmayan saçlarını.

Bir Tom Dacre var, kıvırcık saçlarını
Kuzu gibi kırktıklarında ağladı
Dedim ki ona “Takma hiç kafana”
Artık saçların kirlenmez kurumla.”

And so he was quiet, & that very night,
As Tom was a-sleeping, he had such a sight!
That thousands of sweepers, Dick, Joe, Ned & Jack,
Were all of them locked up in coffins of black;

Ve böylece sakinleşti, ve tam o gece,
Tom uyurken öyle bir hayal görmüş ki,
Dick, Joe, Ned ve Jack, binlerce temizleyici,
Kapkara tabutlara konmuş hepsi,

" Ve o ağlamayı kesti, ve o gecenin derinliğinde
Tom uyuduğunda, neler gördü düşünde!
Binlerce baca temizleyicisi,Dick,Joe,Ned & Jack,
Onların hepsi kara tabutlara kilitlenmişti

Kesti ağlamayı böyle deyince
Neler neler gördü düşünde o gece
Çocuklar; Dick, Joe, ve binlercesi
Kara kara tabutlar içindeydi

And by came an Angel who had a bright key,
And he opened the coffins & set them all free;
Then down a green plain, leaping, laughing they run
And wash in a river and shine in the Sun.

Bir Melek gelmiş elinde parlak bir anahtarla,
Ve tabutları açıp hepsini serbest bırakmış. Sonra
Yeşil bir düzlükten aşağı güle oynaya koşmuşlar,
Bir ırmakta yıkanmış ve Güneşte parlamışlar.

Ve bir Melek geldi ışık saçarak anahtarıyla,
Ve açtı tabutları & azat etti onları;
Sonra çayırda zıpladılar güldüler koştular
Ve ırmakta yıkandılar, ve Güneşte parladılar.

Bir melek gelip tabutları açtı
Işıl ışıl parlayan bir anahtarla
Bütün çocuklar hoplaya zıplaya
Güneşe koştu, ırmağa koştu

Then naked & white, all their bags left behind,
They rise upon clouds, and sport in the wind.
And the angel told Tom, if he’d be a good boy,
He’d have God for his father & never want joy.

Sonra çıplak ve beyaz, bırakıp bütün çantaları arkada,
Bulutların üstüne yükselmiş, eğlenmişler rüzgarda.
Ve Melek Tom’a iyi bir çocuk olursa, Tanrı’nın ona
Baba olacağını söylemiş, ve üzülmeyeceğini bir daha.

Sonra çıplak ve pak, bütün yüklerini artlarında bıraktılar,
Bulutlara ağdılar ve rüzgârla dans ettiler;
Ve o Melek Tom'a dedi ki, iyi bir çocuk olursan
Tanrı baban olsun, neşe de hiç gerekmez artık.

Bulutlara ağdılar çıplak ve pak
Dans ettiler rüzgârda ve o melek
Tom’a dedi ki “İyi bir çocuk ol
Tanrı baban olsun, sen de mutlu ol.”

And so Tom awoke; and we rose in the dark
And got with our bags & our brushes to work.
Though the morning was cold, Tom was happy & warm;
So if all do their duty, they need not fear harm.

Ve sonra Tom uyandı, biz de karanlıkta kalkıp
İşe gittik çantalarımızı fırçalarımızı alıp,
Sabah soğuktu ama Tom mutlu ve sıcaktı, gerek yok demek ki
Sıkıntıdan korkmasına kimsenin, yaparsa görevini.

Ve Tom uyandığında; ve biz karanlıkta kalktık,
Ve çantalarımızı fırçalarımızı alıp çalışmaya koyulduk,
Sabahın ayazı boyunca, Tom mutluydu & şevkliydi,
Herkes işini yaparsa gerek kalmaz ki kötülükten korkmaya.

Tom uyandı, sabah karanlıkta kalktık
İşe çıktık çantamızı fırçamızı alıp
Mutluydu Tom, üşümüyordu soğukta
Herkes işini yapsın, gerek yok korkmaya.

Tecrübe Şarkıları’ndaki “The Chimney Sweeper”

A little black thing among the snow,
Crying " 'weep! 'weep!" in notes of woe!
"Where are thy father and mother? Say?"
"They are both gone up to the church to pray.

Küçük kara bir şey karlar içinde;
Bağırıyor bacacı! Bacacı! Kederli bir sesle
Nerde senin anan baban? Söyle bana?
İkisi de kiliseye gittiler tapınmaya.[5]

Küçük kara bir şey karlar arasından,
Haykırıyor "temizle! temizle!" kederli bir sesle!
"Nerededir senin annen & baban? söyle?"
"Onların ikisi de gittiler kiliseye dua etmeye.[6]

Küçük siyah bir şey karlar arasından 
“Temizlikçi!” diye haykırdı kederli bir sesle: 
“Söyle bana, nerede senin annen baban?”
“Dua etmeye gittiler kiliseye[7]

"Because I was happy upon the heath,
And smil’d among the winter's snow,
They clothed me in the clothes of death,
And taught me to sing the notes of woe.

Çünkü ben mutluydum çimenler üstünde,
Ve gülüyordum kışın karları içinde:
Bana ölüm giysilerini giydirdiler,
Ve bu kederli şarkıyı öğrettiler.

"Çünkü mutluydum çalılıklar üzerinde,
Ve gülüyordum kışın yağan karlar arasında,
Onlar giydirdi bana ölümün giysisini,
Ve öğrettiler bana kederin ezgileriyle şarkı söylemeyi.

Çimenlerde beni mutlu gördüler 
Gülüp oynuyordum karlar üstünde 
Ölüm elbisesini giydirdiler 
Bu kederli şarkıyı öğrettiler bir de

And because I am happy and dance and sing,
They think they have done me no injury,
And are gone to praise God and his Priest and King,
Who make up a heaven of our misery.”

Baktılar mutluyum, dans edip şarkı söylüyorum,
Bana zarar vermediklerini düşündüler;
Dua etmeye gittiler Tanrı’ya, onun Rahibine ve Kralına,
Bizim sefaletimizden bir cennet kuranlara.

"Ve çünkü mutluydum & oynuyordum & şakıyordum,
Onlar sandılar ki bir haksızlık yok yaptıklarında,
Ve dua etmeye gittiler Tanrıya & Papaza & Krala,
Yani sefaletimiz üstüne cenneti kuranlara."  

Şarkı söyleyip mutlu göründüğüm için 
Sandılar ki bir kötülük yok yaptıklarında 
Şükretmeye gittiler, Tanrı’ya, rahibe, krala 
Acılarımız üstüne cenneti kuranlara.”

Şair ve Şiirleri

Londra’da, yedi çocuklu bir ailenin üçüncü çocuğu olarak dünyaya gelen William Blake (28 Kasım 1757 12 Ağustos 1827), okuma-yazmayı öğrenmekle sınırlı kalan okul eğitiminden on yaşında ayrılır. Babası James’in çorapçılıkla uğraştığı Blake’in daha sonraki eğitimini, evde, annesi Catherine Wright Armitage Blake üstlenir. Dini çevre bakımından muhalif olarak bilinen aile Moravian Kilisesine bağlıdır. Kutsal Kitap (Bible) Blake için erken yaşlarda etkilendiği ve hayatının sonuna kadar esin kaynağı olan bir kitap olarak kalır.

1772 Ağustos’unda yedi yıllık oymacı çıraklığı dönemi başlar ve bu dönemin sonunda, 21 yaşında, profesyonel oymacı olur. 8 Ekim 1779 Blake’in altı yıl sürecek olan Royal Akademi öğrencilik yıllarının başladığı tarihtir. Blake, 1782 yılında tanıştığı Catherine Boucher’le evlenir ve eşine de oymacılığı öğretir. Bu sayede ileriki yıllarda eşi onun çizimlerinde yardım aldığı kişi olacaktır.

Blake’in ilk şiirleri (Poetical Sketches) 1783 yılında yayımlanır. Amerikan ve Fransız Devriminden etkilendiği ama devrim sonrası yaşanan terör ortamının onu hayal kırıklığına uğrattığı söylenen Blake, bu ruhsal durumu şiirlerine de yansıtır (An Island in the Moon). Hiç karşılaşmasa da “cinsel eşitlik” ve “evlilik kurumu” hakkındaki görüşlerini paylaştığı feminist Mary Wollstonecraft’ın kitabına (Original Stories from Real Life, 1788; 1791) çizimler yapar. 1793'te Visions of the Daughters of Albion ‘da Blake, aşksız evliliği, dayatılan “iffet”i saçmalık olarak görürü ve eleştirir. Blake, kadınların kendini gerçekleştirme hakkını savunur.
William ve  Catherine'in ilk kızları ve son çocuklarının, The Book of Thel ‘de ölü olarak tasvir edilen Thel olduğu yorumları yapılır. Peter Marshall (William Blake: Visionary Anarchist,1988) Blake’i ve onun çağdaşı William Godwin’i modern anarşizmin öncüsü olarak görürken, E.P.Thompson (Witness Against the Beast: William Blake and the Moral Law, 1993) Blake’in, İngiliz İç Savaşı sırasındaki kökü monarşi karşıtı düşüncelerde bulunan muhalif dini fikirlerden ne kadar etkilendiğini gösterir. David Erdman (Blake: Prophet Against Empire: A Poet's Interpretation of the History of His Own Times), köleliğe karşı olan Blake’in şiirini sınıfsal konumun verdiği gücün suistimaline, bir başka deyişle sömürüye “isyan” olarak değerlendirmektedir. Blake’in ortodoks Hristiyanlığa en güçlü itirazı, dünyevi haz ve arzuyu bastırdığı düşüncesine dayalıdır. Kölelikten nefret eden Blake, etnik/ırksal ve cinsiyet eşitliğine inanır.

Bir görüşe göre Blake şiirine yönelik farklı değerlendirmeler, Blake’in ilk ve son dönem şiirleri arasındaki farktan kaynaklanmakta ve çoğunlukla Blake ilk dönem şiirleri üzerinden değerlendirilmektedir. Blake’in ilk dönem şiirleri, isyankar bir karakter sergiler ve dogmatik-geleneksel dine bir protesto olarak görülebilirken (örneğin The Marriage of Heaven and Hell) geç dönem çalışmaları karmaşık bir sembolizme yaslanan özel bir mitoloji içermektedir (Örneğin Milton ve Jerusalem). Erken dönem çalışmalarındaki geleneksel dinin otoriterliğine yönelik olumsuz bakış, geç dönem çalışmalarında özveri ve bağışlama ile yeniden kazanılan farklı bir “insanlık vizyonu”na evrilmektedir. Ancak Blake’in erken ve geç dönem çalışmaları arasında farklılık olduğu herkes tarafından kabul edilen bir görüş değildir. Örneğin psikanalist June Singer (The Unholy Bible), Blake’in son dönem çalışmalarında, ilk dönem çalışmalarında karşılaşılan fikirlerin, yani ruh ve beden bütünlüğünü gerçekleştirme amacının geliştirildiğini söyler. Ona göre devamlılık vardır ve Blake’in son dönem şiirleri, The Marriage of Heaven and Hell’de vaat edilen/bildirilen “cehennem kitabı”dır (Bible of Hell).

Ölümünden sonra Blake, bazı çalışmalarda, 19.yy “özgür aşk” hareketinin öncüsü kabul edildi. Blake, döneminin evlilik hukukuna ve iffeti bir erdem olarak gören geleneksel Hristiyan görüşüne karşıydı. Kısmen evliliği (Catherine'in çocuk doğurmadaki yetersizliği) ve kısmen bağlı olduğu Swedenborgian Kilisesi üyelerinden bir kısmının ikinci eşe sahip olması nedeniyle Blake, eve ikinci eş getirmeyi savundu. Şiirinde, evlilik içi sadakatin aşkı azalttığı ve ilişkiyi bir göreve dönüştürdüğü fikrini işledi ve evlilik kurallarının tetiklediği kıskançlık ve egoizmi yerdi. Bazı şiirlerinde (Örneğin Why should I be bound to thee, O my lovely Myrtle-tree?" ve Earth's Answer) kişinin birden fazla cinsel partnerinin olmasını savundu. Bazı araştırmacılara göre Blake’in “özgür aşk” görüşü ve vurgusu son dönem şiirlerinde değişmiştir. Blake son şiirlerinde ilgisini cinsel özgürlükten daha çok Hristiyanlığa yöneltir. İlişkiler bakımından bağışlama, kefaret, duygusal özgünlük gibi temalar öne çıkarılırken, kendini feda edebilen “gerçek aşk” ideali biçimlendirilir.[8]

Devamı
http://tekhnede.blogspot.com.cy/2015/11/william-blake-2-baca-temizleyicileri-ve.html





[1] Çocuk İşçiler, 8 Haziran 2014 http://www.evrensel.net/yazi/71519/cocuk-isciler

[2] Çeviri: Selahattin Özpalabıyıklar, William Blake: Masumiyet ve Tecrübe Şarkıları, T. İş Bankası yayınları, 2.Basım, 2013
[3] Çeviri: Tuğrul Asi BALKAR, siir.gen.tr

[4] Çeviri: Tozan Alkan, Kehanet Gölgeleri, William Blake, Varlık Yayınları, 2014

[5] Çev.: Selahattin Özpalabıyıklar
[6] Çev.: T. Asi BALKAR
[7] Çev. Tozar Alkan