“Negritude hareketi
20.yüzyılın ikinci çeyreğiyle birlikte ivme kazanan Fransız sömürgeciliğinin
yol açtığı politik ve kültürel nüfuzu geriletmeyi amaçlamış, siyah kimliğine
dönük kolektif bağdaşıklığın inşası ve saflaştırılmasına yönelik çabalarıyla ön
plana çıkmıştır.”
Paris’te bir filme giden Fanon, onu alt üst eden bir ilgiyle
karşılaşır. Filmin başlamasını beklerken incelendiğini hisseder. Daha açık
olmak gerekirse kendini çevresindekilerin imgeleminde hâlihazırda gizli durumda
olan ama henüz maddileşmemiş imgeler vasıtasıyla görülüyor gibi hisseder;
bunlar klişe zenci köle imgeleridir (Silverman, 1996, s.50). Frankofon var
oluşu işaretleyen Fanon, sinema salonunun berisinde ya da ötesinde siyah
bedenine ışık tutan teşrifatçıların (yani beyaz bedenlerin) salona değil de,
kendisine doğru seğirttiğini fark eder. Fanon’u “fotoğraflayan” (age, s.51)
beyaz bakış adeta sentetik bir membran görevi görür,- imagosu’nun dolayımında- kendini
siyahî bedenden yalıtır. Sözde türdeş bedenlerle imgesel olarak özdeşleşir ve
kendisini saflaştırır. Fanon’un “binlerce ayrıntı, binlerce anekdot, binlerce
hikaye ya da efsanelerin, hikayelerin, tarihin ve özellikle de tarihsiciliğin
[tarihselciliğin]” aracı faili olarak tarif ettiği “siyahlık perdesi” seferber
edilmiştir (age). Hükmedenin tasarladığı kanonik membran Fanon’a yüksek telde
vaaz eder. Onu, içinde bulunduğu özdeşleşme çabalarının anlamsız olduğu yönünde
uyarır. Çünkü kültürel perde Fanon’un özdeşleşme çabalarını onaylamaz. Ona sadece
“belli öznelerin olduğundan güzel gösteren benlik imgelerine erişebildiğini”
(age, s.53) ve kendisi gibi diasporik faillere de “ideallikten uzaklaştıran
(öyle ki kimsenin kendi isteğiyle özdeşleşemeyeceği) bir imgenin dayatıldığını
da öğretir” (age). Batılı kültürel perdenin başatlığı çift katmanlıdır; O, belli
benlik imgelerini doktrine etme, rasyonelleştirerek idealleştirme,
evrenselleştirme ve aynı imgeleri uygun gördüğü toplumsal ajanlara taksim etme
imtiyazını kendi bünyesinde toplar. Yanı sıra, kendi sosyo kültürel inşalarını
gerektiğinde ıslah ederek, yeniden dolaşıma sürer. Bu imgeleri tıpkı lansmanı
yapılan metalar gibi vitrine çıkararak, tüketici faillere sunar. Aynı imgeler
özneler arasılığın dinamik eylemselliğine “sığınarak”, kendine yer bulmakta,
kurumsallaşarak üstünlüğünü ilan etmektedir.
Tarih “1950 Haziran’ı, yer Paris. Paris otelleri odalarını
Siyah göçmenlere kiralamaktan kaçınmaktadır. Niçin? [Çünkü] Siyah göçmenlerin
varlığı [Paris] otellerinin varsıl ve yabacı düşmanı Anglo-Sakson müşterileri
için bir tehdittir” (Fanon, 2008, s.143). Bu tam da, Beyaz bedenin yerinden
edilme, kendi varlığını olumlayan şeylerden/uyaranlardan yoksun bırakılma
histerisine denk düşmektedir. Beyaz beden kendisine “müjdelenen” ruhani ve
cismani üstünlüğün, siyah bedenlerce kötürüm edileceği, siyahların kendilerini
tarihsel izlekte zapt ettikleri doğadan azlederek, akıntıya bırakacaklarını
tahayyül eder. Böylesi bir fantazmaya karşı işlenecek her türlü maddi cürüm, verilecek
her türlü sembolik/fiziki rahatsızlığın önü önceden alınmalı, hatta öjenik
politikalardan dahi imtina edilmemelidir. Peki, Fanon Beyaz bedenin siyah
bedenlere karşı yönelttiği patolojik belirtileri sağaltmaya yönelik herhangi
bir reçete önermekte midir? Fanon’un reçetesi özlemini duyduğu özgürleşme
hedefleriyle tutarlılık göstermekte midir? Fanon’un reçetesi siyah bedenler
için ne ifade etmektedir?
Fanon “siyahîliğiyle belirlenen saf öz nitelikleri içinde
yitip gitmekten, yangınları, ayrımcılığı, baskıları, tecavüzleri ve boykotları
ufukta görmekten, siyah üniformayı lekeleyecek her türlü yarayı açığa vurmaktan”
(age) yanadır. Siyah “bedeninden son isteği, kendisini her daim sorgulayacak
bir insana dönüştürmesi” (age, s.181) yönünde olmuştur. Fanon’un hülyasına dair
ana hatları verebilecek bu iki alıntı, uzlaşmaz çelişkilerin birliğini
andırmaktadır. Şöyle ki; Fanon bir yandan ‘soy’ ve ‘ırk’ gibi beşer altı
öğelerin belirleyiciliğini ortadan kaldırmakta fayda olduğunu dillendirmekte,
diğer yandan, aynı belirleyicileri aşarak evrensel bir insan olma arayışını
belirtmektedir. Bu bağlamda Fanon’un siyah üniformasına hayat veren biyolojik
nitelikleri askıya alma çabası, düşüncesine etki eden- tahayyüllerini
gerçekleştirme noktasında ona payandalık edebilecek- Negritude hareketinin var oluş gerekçeleri ve hareketin temel saikleri
ile örtüşmemektedir.
Negritude hareketi 20.yüzyılın ikinci çeyreğiyle birlikte
ivme kazanan Fransız sömürgeciliğinin yol açtığı politik ve kültürel nüfuzu
geriletmeyi amaçlamış, siyah kimliğine dönük kolektif bağdaşıklığın inşası ve
saflaştırılmasına yönelik çabalarıyla ön plana çıkmıştır. Açıktır ki Negritude
hareketinin stratejileri, siyah adamın soy ve ırk gibi can alıcı belirteçleri
üzerine kurulacak, hareketin mayalanması, saflaştırması ve konsolidasyonu kaçınılmaz
biçimde bu belirteçlere yaslanacaktır. Oysaki Fanon bu belirteçlerin önemine
karşı miyoptur, bunları evrensel, soyut ve homojen bir insanlık kategorisi ile
ikame etmeye niyetlidir. Siyah bedeni, içine doğduğu özgül tarihten, aynı
tarihin anlatılarından, bu anlatılarla birlikte şekillenen partikülaristik
düşünce kalıpları ve değer yargılarından koparmakta, onu bağlamsal olarak bağışıklaştırmaktadır.
Bu, siyah bedene kendi özgül kimliğini kazandıran temel dinamiklerin göz ardı
edilmesiyle eş anlamlıdır. Böylesi bir tutum Fanon’un kendisini, “siyahîliğiyle
belirlenen saf öz nitelikleri içinde yitip gitmekten, yangınları, ayrımcılığı,
baskıları, tecavüzleri ve boykotları ufukta görmekten, siyah üniformayı
lekeleyen her türlü yarayı tanımlamaktan” (age) alıkoyacak, özgürlük ve eşitlik
mücadelesine giden ana arterlerde derin kesiklere, tıkanıklıklara yol
açacaktır. Öte yanda, belki de Fanon,- Posnoc’un ifade ettiği üzere- Negritude’yle
olan yoldaşlığını pragmatik itkiler temelinde sürdürmek istemiş, hareketi elde
edilmesi gereken özgürlüklerin temel aktörü ya da siyah kimliğinin temel bileşeni
olmaktan çok, varılması gereken evrenselci koordinatlar doğrultusunda izlenecek
ara uğraklar ya da kritik fasılların (Posnock, 1997, s.327) aracısı olarak
görmüştür. Fakat her ne olursa olsun, günümüzde de varlığını sürdüren Negritude
hareketinin özlem duyduğu başarılara ulaşabilmesi için, hareket bileşenlerinin “biz”liğini
kuran temel veçhelerde ısrar edilmeli, hareket’e dair strateji ve taktikler, bu
veçheler esas alınarak tasarlanmalıdır.
Erhan Özcan
Kaynakça
Fanon, F. (2008). “Black Skin, White Masks”, London: Pluto
Posnock, R. (1997). “How It Feels To Be A Problem: Du Bois,
Fanon and the “Impossible Life” of the Black Intellectual” [Elektronik sürüm].
Critical Inquiry, Vol.23, No.2
Silverman, K. (2006).
“Görünür Dünyanın Eşiği”, İstanbul: Ayrıntı