2013 yılında, çoğunluğu
kendi bestelerinden oluşan “Acıya Şarkılar “ adlı albümünü çıkaran Aygül Erce
ile görüştük.
Kişisel
web sayfanızda, 1996′dan bu yana kendi müziğinizin ve sözünüzün peşine
düştüğünüzü söylüyorsunuz. Bu, söz ve müziği size ait olan şarkılar yapmak
anlamına geliyorsa, 2013 yılında çıkardığınız çoğunluğu sizin bestelerinizden
oluşan albüm, arayışın meyvesi olarak görülebilir. Kendi sözünün peşine düşmek
konusunu nasıl anlamalıyız?
Neden diye sorduğunuz herşeye zaten yanıtlar
bulmak durumundasınız. Bu yanıtlar da elbette kendinizi ifadedir. Derdiniz
sanatsa ve üretmekse elbette kendi sözünüz, bir başka deyişle duruşunuz
olacaktır. Olmazsa olmazdır bu...
Neden “acıya
şarkılar” yazdığınızı şöyle açıklıyorsunuz: “Hiç tanımadığınız insanların acılarını dert edinmeye başladığınızda,
kendinize ve tüm canlılara doğru bir yolculuğa çıkarsınız. Bu yolculukta; bir
yandan haksızlıkların, sömürünün, adaletsizliğin, savaşların, ayrılığın,
yalnızlığın, acısını farkederken, diğer yandan adil, mutlu, sevda yüklü, barış
dolu bir dünya düşü kurarsınız.” Açıklamadan çok, soru, daha doğrusu neden
açıklama yaptığınızı, sormak istiyorum. Böyle bir ihtiyaç mı doğdu, veya
ihtiyaç mı hissettiniz?
Yukardaki yanıt bu sorunun da yanıtı bir
ölçüde. Yaptığınız her üretimin bir manifestosu vardır. Açıklama ihtiyacı diye
birşey yoktur. Saptamalarınızı paylaşmaktır olsa olsa.
Kendinizi
politik bir sanatçı olarak tanımlıyor musunuz? Çok genel bir konu
sanat-politika ilişkisi ama, kısaca bu konuya değinirseniz neler söylersiniz?
Hayır, politik sanatçılık diye birşey yok
zaten. Bence muhalif olabilmeyi ve eleştirel bakabilmeyi gerektirir sanat. Elbette
politik kriterleriniz olacaktır. Gezi parkına da, Kobaniye de aynı duyarlılıkla
yaklaşabilmektir örneğin. Zamanında başörtülü eğitim hakkını savunduğunuz
kızlara okula girme izni vermeyen üniversite senatolarıyla, kadın cinayetlerine
duyarsız emniyet birliklerini ve yargı sistemini birlikte karşınıza almak
olmalıdır politik kriteriniz.
Londra’da
yaşıyorsunuz. Yurtdışında, ya da gurbette yaşadığınız hissine kapıldığınız
oluyor mu? Burada, yaşanılan sıkıntılardan sonra, “başka ülkeye kaçmak” fikri,
dile getirilen ilk seçeneklerden biri oluyor. Biraz bahseder misiniz,
İngiltere’den, orada sanatçı olmak, kadın olmaktan, farklılık ve
benzerliklerden…
Doğup büyüdüğü coğrafyayı özlemeyen var mıdır
bilmiyorum ama ben hep özleyerek yaşıyorum. Bu da gurbette yaşadığım
duygusundan sıyrılamadığımı gösteriyor. Ve bu aydan başlayarak uzun bir süre
Türkiye’de olacağım için de çok mutluyum. Niye geldin diye soranlara da
''Özledim'' diyorum sadece.
Avrupa bir üst kimliği temsil ediyor evet. Orda
kadın olmak da, sanatçı olmak da olağanüstü değil ama....
Şarkılar
nasıl çıkıyor ortaya?
Bu anlatılabilecek birşey değil ki. Kendinizin
bile tanımlayamadığınız duygulanımların
zaman zaman size sunduğu armağanlar şarkılar, şiirler... İlk gelen hali çok işe
yaramıyor doğrusu. Sonrası üretme süreci işte. Sancılı ve zor gerçekten.
Fikri
mülkiyet, telif hakları konusunda ne düşünüyorsunuz?
Memleketimi soruyorsanız sadece
''Üzgünüm''diyorum.
Son
olarak geleceğe dönük çalışmalarınız hakkında bilgi verir misiniz? Bundan
sonraki albümde, “hüzün, aşk ve mutluluk” olacak diyorsunuz. Sevince şarkılar
yazacaksınız diyebilir miyiz?
Yeni albüm çalışmam sürüyor. Aslında iki albüm
birden geliyo sanki. :) İkisi de değişik albümler olacak...
Aygül Erce'nin kişisel web sayfası