Pazar, Eylül 27, 2015

F.Joseph Haydn, Klasik Müzik ve Kapitalizm



Klasik müziğin geliştiği ve folk müzik de dahil bütün dünyada dönüşüme uğradığı zaman dilimi, esas olarak kapitalizmin her yeri kuşattığı bir tarihsel döneme tekabül eder. Ancak müzik ve onun kapitalizmle ilişkisi üzerine yapılan çalışmalar hem sınırlıdır hem de çoğunlukla popüler müzik ve kültür endüstrileri konularına odaklanır. Bunun arkasında yatan, Adorno’nun da etkisiyle, “yüksek” ve “düşük “ sanat kavramlaştırmaları ile “ticari” müzik ve “sanat”ı birbirinin karşısına yerleştiren iki kutuplu bakış açısıdır (Morcom, 2015). Bourdieu sosyolojisinden hareket eden ampirik çalışmalar, konunun “dinleyici” yönüne odaklanır ve iyi eğitimli-yüksek mevkileri işgal eden kişilerin klasik müziğin asıl tüketicisi olduğunu bulgularlar. Bu tespit, klasik müziğin tarihsel olarak “yüksek-üst” sınıflarla ilişkili olmasıyla da uyumluluk gösterir (White, 2001).

Klasik müziğin, bu “yüksek” sanatın kimler için üretildiği sorusuyla başlayan ve bestecilere odaklanan John Halle (2013) ise, geçmişte ortaya çıkan ve Marksizmden etkilenen girişimleri bize anlatır. Bu kapsamda öne çıkan iki figür, iki ayrı yaklaşımı temsil etmektedir. Birinci yaklaşım, Komünist Parti üyesi olan Alman besteci Hanns Eisler tarafından geliştirilir. Birinci Dünya Savaşı sonrası, önce Berlin’deki Kasım Grubu (November Group) üyesi olan, 1993’te zorunlu olarak New York’a göç etmesinden sonra Besteciler Kolektifi’ne (the Composers’ Collective) katılan Eisler, bir dönem örgütlü solun genel yaklaşımı da olan klasik müziği "iyi" müzik olarak kabul eder ve “işçi sınıfının kültürünü yükseltme”yi savunur. Bir yandan işçi sınıfının kültürü yükseltilecek diğer yandan işçi sınıfına uygun eserler üretilecektir. Bunun karşısında yer alan bakış açısı Charles Seeger (Pete Seeger’ın babası) tarafından temsil edilmekte ve Seeger temelde “iyi-kötü müzik ayrımı”nı değil “kimin için iyi müzik?” sorusunu öne çıkarmaktadır. Elitlerin ve yüksek burjuvanın bu “yüksek” sanatını demokratik olmadığı ve otoriter olduğu gerekçesiyle reddeden Seeger, “yataycılığı” savunur ve folk müziğe yönelir. Önemli olan zengin proleter müzik kültürünün geliştirilmesidir ve bunun için de en iyi yöntem müzik gruplarıdır.

Birinci yaklaşım, işçi sınıfı kültürünü yükseltilmesi gereken bir kültür olarak görmekte, işçi sınıfı içinde bulunan “yüksek” sanat izleyicisi olmayı bir sınıf atlama olarak görme anlayışıyla örtüşmekte, hatta onu beslemektedir. Sadece müzikle kalmayan, burjuva kültürüne genel bir özentiye yol açan anlayış, o dönemlerde bir sendikanın yaz kampını tanıttığı broşürde kendini gösterir. Broşürde kullanılan fotoğraflarda, bir sandalda kürek çeken güneş gözlüklü erkek ve karşısındaki mayolu kadın, elit burjuva moda dergilerinden alınmış gibidir. İkinci yaklaşım için sorun teşkil edense kapitalizmin her şeyi metalaştıran, ticarileştiren koşulları olur. Folk müzik, Rock müzik gibi, kapitalizmin koşullarına ister istemez teslim olur, çıkış motivasyonlarına bağlı kalamaz. Halle, eleştirileri dikkate alarak her iki yaklaşımdan da yararlanılabileceği, yeni kültürün eski kültür üzerinde yükseleceği sonucuna varır.

Franz Joseph Haydn (1732-1809)

Haydn, klasik müziğin gelişiminde aristokrasi ve “aydınlanma”nın rolünü gösteren önemli bir bestecidir. İlk eserlerini 1760’lı yıllarda bestelemeye başlayan Haydn’a, Macar Prens Paul Anton Eszterházy tarafından Kapellmeister ünvanıyla saray müzik idareciliği teklif edilir. Haydn, neredeyse 30 yıl boyunca hayatının en üretken dönemini teşkil edecek olan sözkonusu teklifi kabul eder ve 1761’de Macaristan’ın Eisenstadt’taki Eszterházy Şatosuna yerleşir. Bu dönemde Haydn, çok katı ve tutucu asalet kurallarının kısıtları altında, son derece yoğun bir tempoda yıllarca çalışmak zorunda kalır. Saray kuralları gerekçe gösterilerek, çok istediği halde, dini müzik besteleme istekleri bastırılmıştır. 1779‘dan başlayarak bazı yayın şirketleriyle anlaşmalar yapan besteci, birçok yapıtını bu dönemde bastırmıştır. Prens Nikolaus (Nicholas) 1790 yılında vefat edip, yerine görsel sanatlara daha çok önem veren oğlu Prens Anton gelince, saray müziğinin masrafları kısılır ve sorumlulukları iyice azaltılan Haydn görevinden ayrılır. Johann Peter Solomon’un daveti üzerine Londra’ya gider, orada kaldığı süre içinde soyluların davetlerine katılır ve Oxford Üniversitesi tarafından “fahri doktora” ünvanına layık görülür. Bu arada, ölen babasının yerini alan yeni Eszterházy Prensi II. Nikolaus, sarayındaki müzik kurumunu canlandırmaya niyetlenerek Haydn’ı eski görevine çağırır. 1795 yılında Adadan temelli ayrılmayı seçip 60 yaşlarında Eisenstadt’a geri gelen Haydn, II. Nikolaus’un hizmetine girerek görevini 72 yaşına değin sürdürür ve 77 yaşında yaşama veda eder (Yarman, 2013).

Aristokrasi, bestecinin müziği için önemli bir belirleyendir. Baron Fürnberg, Haydn’dan, kendisinin ve arkadaşlarının çaldıkları enstrümanlar için beste yapmasını ister. Daha sonraları minör tonları deneyen Haydn’ın bu denemesinden Nicholas Eszterházy hoşlanmaz, yeniden majör tonlara dönmek zorunda kalır. Aydınlanma ise, edebiyattaki yansımaları gibi müziğe de “tolerans prensibi” olarak girer. Müzik de diğer sanatlar gibi, artık seküler olarak tanımlanan “ahlak”a hizmet etmelidir. Shaftesbury için ahlak, estetiğe eşdeğerdir ve sanat, “arınma”yı sağlamak yoluyla ahlaki hedefe hizmet etmelidir. Haydn bunu, ahlaki karakterler vasıtasıyla senfonilerine uygular ve müzik diliyle ifade eder. Önce çatışan güçler, günahkar ve Tanrı arasındaki gerilim verilmekte, sonra bu çatışma “tolerans” kavramına uygun biçimde giderilir. Karşıtların birlikte mevcudiyeti kabul edilir ve gösterilir, finalde bu çatışma yeni ve daha yüksek bir prensiple aşılır (Schroeder, 2010).


John Halle , “Nothing is Too Good for the Working Class”: Classical Music, the High Arts and Workers’ Culture, 2013

FULL TEXT (PDF)


Music and Capitalism

Editors: Anna Morcom & Patrick Neveling

Contents

Anna Morcom-Music and capitalism – an introduction

Tom Wagner-Music, media, evangelical Protestantism: A very short history

David Diallo-“Every day I’m hustlin’”: Rap music as street capitalism

Jayson Beaster-JonesMusic, labor, and value in Indian music stores

Mark Berry-Richard Wagner’s revolution: “Music drama” against bourgeois “opera”

Leah O’Brien Bernini-Capitalism and resistance in professional Irish music

Andrew Green-Negotiating musical and capitalist divides in San Cristóbal

Ruard Absaroka-Alienation and ethnomusicology – revisited

Alan Bradshaw-Marxist music studies

Joseph Trapido-Music, ritual, and capitalism in west central African history

Rajalakshmi Nadadur Kannan-Copyright, capitalism, and a postcolonial critique of Karnatic music

Tim Anderson-Theorizing the social musician



Kaynakça

Christine G.White, The Effects of Class, Age, Gender and Race on Musical Preferences: An Examination of the Omnivore/Univore Framework, 2001

David Schroeder, Joseph Haydn Two Centuries Later, Logosjournal, 2010, 9-1

Ozan Uğraş Yarman, Geç Barok Döneminden Klasik Döneme Geçişte Rokoko

www.ozanyarman.com, İSTANBUL 1999-2013