Çarşamba, Aralık 09, 2015

Dicle Koğacıoğlu: Sarı Pardesü ve Balıklar


İntihar olgusu ile medya ilişkisinin gerek intiharın dinamiklerini anlamada gerekse önlemede önemli bir yere sahip olduğu savunulur. İntihar davranışına basın yayın organlarının etkisi uzun yıllar sorgulanmış ve çok sayıda araştırmanın konusu olmuştur. Stack'e göre kitle iletişim araçları ancak, kişileri depresif, karamsar duygu duruma iten yapısal koşullar var olduğunda intihar oranlarını artırabilecek bir güce sahiptir. Stack, yapısal koşullar adı altında ekonomideki dalgalanmaları, krizleri, dini inançları ve aile içi bağların gevşemesini ele alır (Palabıyıkoğlu vd., 1998).

Geçmişte Viyana'da, intiharı önleme maksadıyla, basın yayın organlarıyla işbirliği yapılır ve haberlerin veriliş tarzını belirleyen yazılı kurallar oluşturulur. Buna göre, intiharın özendirici etkisi; intihar yöntemlerinin ayrıntılı verilmesi, intiharın anlaşılmazlığını ve inanılmazlığını vurgulama, romantik motivasyonlar bildirme, basite indirgeme (örn. zayıf notları intihar etmesine neden oldu) durumunda artar. Eğer haberin ilk sayfada yayımlanması, başlıkta intihar kelimesinin kullanılması, kişinin fotoğrafının basılması, kişinin davranışının cesur ve onaylanan tavır olarak bildirilmesi söz konusuysa bu etki daha da büyür. Etki, alternatif yardım yolları gösterildiğinde, intiharla sonuçlanmayan başedilmiş kriz durumlarına ilişkin bilgi verildiğinde, okuyucu genel olarak intihar davranışı konusunda bilgilendirildiğinde azalır (Palabıyıkoğlu, 1994). Türkiye’de, 1997 yılında yapılan bir araştırmada, bazı gazetelerin bu davranışı sansasyonel biçimde ya da taklit davranışına yol açabilecek tarzda sunduğu bulunmuştur. Buna karşılık önleme yaklaşımı açısından önem taşıyan bilgilere ve haberlerin içeriğinde kriz durumlarında koruyucu olabilecek yol gösterici bilgiye yer veren makalelerin yok denecek kadar az olduğu görülmüştür (Palabıyıkoğlu vd., 1998).

İntiharla ilgili diğer bir husus, intihar edenin geride bıraktığı mektup/not gibi mesaj içeren metinlerdir. Sebebinden ve yönteminden bağımsız olarak, intihar eden kişiden geriye bazen sadece bir boşluk kalır. Bazen de intihar etmeyi başardığını veya intihar etmek zorunda kaldığını bildiren bir mesajla karşılaşılır. İntihar eyleminin kendisi kadar, intihar notu bırakmayla ilgili varsayımlar da çeşitlidir. İntihar notları, intihar nedenine ilişkin açıklamaları içerebilir, geride kalanları vicdani yük altında bırakarak cezalandırmak veya benzer durumdaki diğer kişileri korumak amaçlı olabilir. Ayrıca intihar notları kişiyi intihara götüren sürecin aydınlatılması için de önemli rol oynayabilir. İrlanda’da, 42 intihar notunun incelendiği bir çalışmada, notların %74’ünün özür ve vedalaşmayı, %60’ının geride kalanlara sevgilerini, %48’i yaşamın sıkıcılığını, %21’inin geride kalanlara tavsiyeler içerdiği saptanmıştır. Adli tahkikat dosyalarının incelenmesinde, %84,5 oranında intihar nedenine ilişkin açıklama olduğu, %15,5’inin yalnızca veda ve özür niteliğinde olduğu bulunmuştur (Karbeyaz vd., 2014).

Jacobs, intihar notlarını dört başlık altında sınıflandırır: İntihar eden 1) ölümcül bir hastalıktan muzdariptir, 2) ölümünden birisini/birilerini sorumlu tutar, 3) son arzusunu/vasiyetini bildirir, 4) yaşama karşı duyduğu güveni/ inancı kaybetmiştir ve kendisiyle/kendisine ait imgeyle barışmaya çabalamaktadır. Jacoby için bu sonuncusunun bileşenleri şunlardır: Kişi, baş edilmesi güç sorunlarla karşılaştığı, bu krizlerin uzun bir geçmişi olduğu, gelinen noktada ölümden başka bir çözüm olmadığı inancındadır. Artan biçimde kendi kabuğuna çekilmekte ve sorunlarını kimseyle paylaşamamaktadır. Artık intihara yönelik ahlaki ve rasyonel olumsuzlamaları aşmış, soruna kendisinin yol açmadığı ve ölümden sonra sorunun ortadan kalkacağı fikrine sabitlenip kalmıştır (Yang ve Lester, 2011).

İntihar notu, basitçe intihara sürükleyen motivasyonları ve psikolojik durumu yansıtmayabilir. Belki daha çok, intihar edenin, belirli ötekiler için bir imge inşa etmesine işaret ediyor olabilir. Böyle bir durumda intihar eden, kendisince deneyimlenen benliğini, başkalarının onu deneyimlediği biçim (benlik) dolayımında reddetmektedir. Diğer bir ifadeyle, intihar vakası, ötekilerin tepkisine/ötekileri etkilemeye yöneliktir (Yang ve Lester, 2011).


Medya ve intihar ilişkisine dönük yaklaşımlar pasif bir izleyici ön kabulünden hareket etmekte ve intiharların önlenmesi gündemiyle konuya yaklaşmaktadırlar. İntihar notunu merkeze alan yaklaşımlar da esas olarak intihar edenle ilgilenmekte, not ve izleyici arasındaki ilişkiye odaklanmamaktadırlar. İzleyici ya meselenin dışındadır, ya da özendirilmemesi gereken pasif bir özne konumundadır. Oysa, Dicle Koğacıoğlu vakasında olduğu gibi, bir intihar haberinde karşılaştığı “çok acı var, dayanamıyorum” sözü üzerine araştırmaya giriştiğini söyleyen aktif bir izleyiciyle de karşılaşılabilmektedir. Buradan hareketle aşağıda, aktif bir izleyicinin internet ortamındaki soruşturması sonucu elde ettiği verilerle yazabileceği bir hikaye serimlenecektir. Elbette bu hikaye, gerçeği yansıttığı iddiasında olmayacaktır. Böyle bir hikayeyi yazmaya elverişli yeterli detay bulunduğu, bunun da yukarıda belirtilen Türkiye medyasına ilişkin araştırma bulgusuyla örtüştüğü baştan söylenebilr. Hikayeyi yazan izleyici gibi okuyucu da, dedektif edasıyla vakayı çözme peşinde olmak yerine, hikayenin içindeki konumlanmaları ve okurken kendisinin yerleştiği konumları sorgulayabilir. Ve Koğacıoğlu’nun bıraktığının sadece bir intihar notu olmadığı ipucu üzerinden, onun yazdığı makaleleri bulma/okuma ihtiyacı duyabilir.