İntihar
olgusu ile medya ilişkisinin gerek intiharın dinamiklerini anlamada
gerekse önlemede önemli bir yere sahip olduğu savunulur. İntihar
davranışına basın yayın organlarının etkisi uzun yıllar
sorgulanmış ve çok sayıda araştırmanın konusu olmuştur.
Stack'e göre kitle iletişim araçları ancak, kişileri depresif,
karamsar duygu duruma iten yapısal koşullar var olduğunda intihar
oranlarını artırabilecek bir güce sahiptir. Stack, yapısal
koşullar adı altında ekonomideki dalgalanmaları, krizleri, dini
inançları ve aile içi bağların gevşemesini ele alır
(Palabıyıkoğlu vd., 1998).
Geçmişte
Viyana'da, intiharı önleme maksadıyla, basın yayın organlarıyla
işbirliği yapılır ve haberlerin veriliş tarzını belirleyen
yazılı kurallar oluşturulur. Buna göre, intiharın özendirici
etkisi; intihar yöntemlerinin ayrıntılı verilmesi, intiharın
anlaşılmazlığını ve inanılmazlığını vurgulama, romantik
motivasyonlar bildirme, basite indirgeme (örn. zayıf notları
intihar etmesine neden oldu) durumunda artar. Eğer haberin ilk
sayfada yayımlanması, başlıkta intihar kelimesinin kullanılması,
kişinin fotoğrafının basılması, kişinin davranışının cesur
ve onaylanan tavır olarak bildirilmesi söz konusuysa bu etki daha
da büyür. Etki, alternatif yardım yolları gösterildiğinde,
intiharla sonuçlanmayan başedilmiş kriz durumlarına ilişkin
bilgi verildiğinde, okuyucu genel olarak intihar davranışı
konusunda bilgilendirildiğinde azalır (Palabıyıkoğlu, 1994).
Türkiye’de, 1997 yılında yapılan bir araştırmada, bazı
gazetelerin bu davranışı sansasyonel biçimde ya da taklit
davranışına yol açabilecek tarzda sunduğu bulunmuştur. Buna
karşılık önleme yaklaşımı açısından önem taşıyan
bilgilere ve haberlerin içeriğinde kriz durumlarında koruyucu
olabilecek yol gösterici bilgiye yer veren makalelerin yok denecek
kadar az olduğu görülmüştür (Palabıyıkoğlu vd., 1998).
İntiharla
ilgili diğer bir husus, intihar edenin geride bıraktığı
mektup/not gibi mesaj içeren metinlerdir. Sebebinden ve yönteminden
bağımsız olarak, intihar eden kişiden geriye bazen sadece bir
boşluk kalır. Bazen de intihar etmeyi başardığını veya intihar
etmek zorunda kaldığını bildiren bir mesajla karşılaşılır.
İntihar eyleminin kendisi kadar, intihar notu bırakmayla ilgili
varsayımlar da çeşitlidir. İntihar notları, intihar nedenine
ilişkin açıklamaları içerebilir, geride kalanları vicdani yük
altında bırakarak cezalandırmak veya benzer durumdaki diğer
kişileri korumak amaçlı olabilir. Ayrıca intihar notları kişiyi
intihara götüren sürecin aydınlatılması için de önemli rol
oynayabilir. İrlanda’da, 42 intihar notunun incelendiği bir
çalışmada, notların %74’ünün özür ve vedalaşmayı,
%60’ının geride kalanlara sevgilerini, %48’i yaşamın
sıkıcılığını, %21’inin geride kalanlara tavsiyeler içerdiği
saptanmıştır. Adli tahkikat dosyalarının incelenmesinde, %84,5
oranında intihar nedenine ilişkin açıklama olduğu, %15,5’inin
yalnızca veda ve özür niteliğinde olduğu bulunmuştur (Karbeyaz
vd., 2014).
Jacobs,
intihar notlarını dört başlık altında sınıflandırır:
İntihar eden 1) ölümcül bir hastalıktan muzdariptir, 2)
ölümünden birisini/birilerini sorumlu tutar, 3) son
arzusunu/vasiyetini bildirir, 4) yaşama karşı duyduğu güveni/
inancı kaybetmiştir ve kendisiyle/kendisine ait imgeyle barışmaya
çabalamaktadır. Jacoby için bu sonuncusunun bileşenleri
şunlardır: Kişi, baş edilmesi güç sorunlarla karşılaştığı,
bu krizlerin uzun bir geçmişi olduğu, gelinen noktada ölümden
başka bir çözüm olmadığı inancındadır. Artan biçimde kendi
kabuğuna çekilmekte ve sorunlarını kimseyle paylaşamamaktadır.
Artık intihara yönelik ahlaki ve rasyonel olumsuzlamaları aşmış,
soruna kendisinin yol açmadığı ve ölümden sonra sorunun ortadan
kalkacağı fikrine sabitlenip kalmıştır (Yang ve Lester, 2011).
İntihar
notu, basitçe intihara sürükleyen motivasyonları ve psikolojik
durumu yansıtmayabilir. Belki daha çok, intihar edenin, belirli
ötekiler için bir imge inşa etmesine işaret ediyor olabilir.
Böyle bir durumda intihar eden, kendisince deneyimlenen benliğini,
başkalarının onu deneyimlediği biçim (benlik) dolayımında
reddetmektedir. Diğer bir ifadeyle, intihar vakası, ötekilerin
tepkisine/ötekileri etkilemeye yöneliktir (Yang ve Lester, 2011).
Medya
ve intihar ilişkisine dönük yaklaşımlar pasif bir izleyici ön
kabulünden hareket etmekte ve intiharların önlenmesi gündemiyle
konuya yaklaşmaktadırlar. İntihar notunu merkeze alan yaklaşımlar
da esas olarak intihar edenle ilgilenmekte, not ve izleyici
arasındaki ilişkiye odaklanmamaktadırlar. İzleyici ya meselenin
dışındadır, ya da özendirilmemesi gereken pasif bir özne
konumundadır. Oysa, Dicle Koğacıoğlu vakasında olduğu gibi, bir
intihar haberinde karşılaştığı “çok acı var, dayanamıyorum”
sözü üzerine araştırmaya giriştiğini söyleyen aktif bir
izleyiciyle de karşılaşılabilmektedir. Buradan hareketle aşağıda,
aktif bir izleyicinin internet ortamındaki soruşturması sonucu
elde ettiği verilerle yazabileceği bir hikaye serimlenecektir.
Elbette bu hikaye, gerçeği yansıttığı iddiasında olmayacaktır.
Böyle bir hikayeyi yazmaya elverişli yeterli detay bulunduğu,
bunun da yukarıda belirtilen Türkiye medyasına ilişkin araştırma
bulgusuyla örtüştüğü baştan söylenebilr. Hikayeyi yazan
izleyici gibi okuyucu da, dedektif edasıyla vakayı çözme peşinde
olmak yerine, hikayenin içindeki konumlanmaları ve okurken kendisinin
yerleştiği konumları sorgulayabilir. Ve Koğacıoğlu’nun
bıraktığının sadece bir intihar notu olmadığı ipucu
üzerinden, onun yazdığı makaleleri bulma/okuma ihtiyacı
duyabilir.