Pazar, Nisan 19, 2015

Eyes Wide Shut (1999) Filminde SINIF




Büyü de baban (annen) sana …”[1]

Dün gece filmi izlemiş ve şimdi masada oturanların siparişini alan garsona sorsaydık, ne söylerdi bize film hakkında? Arabada trafik ışıklarının yeşile dönmesini beklerken yanımıza yanaşan mendil satan çocuk, “izleme şansını bulamamıştır” diye düşünmeye dahi fırsat bulamadan görülebilir alandan çıkardı herhalde, arkadaki aracın “yeşil yandı hadisene” diyen kornasıyla. Gece tekinsiz caddelerden birine uğrasak, olmaz ya, filmi sorsak müşteri gibi yanaşıp sokak fahişesine, HIV/AIDS olduğunu öğrenen Domino’nun akıbeti mi olurdu merak ettiği? Sıkışık otobüste camdan bakan üniversite öğrencisi, annesinin “çıkarma” işlemi”ni öğretmeye çalıştığı çekimdeki Helena’ya mı yakınlık duyardı daha çok?

Bulmaca

Eyes Wide Shut (1999) öyle bir film ki, yönetmeni Stanley Kubrick’in ölümü ile filmde bulunduğu savunulan illuminati sembolizmi arasında bağlantı kurularak hakkında komplo teorileri bile üretilmiş. [2] Farklı bakış açılarıyla filmin ne anlattığını inceleyen yazarlar, bir bulmaca çözer gibi filmdeki olayları, nesneleri didiklemiş, kimi “maske”yi öne çıkarırken, kimi de filmin sonunda sarf edilen “fuck” sözcüğüne odaklanmış. Örneğin, Alba Escriu, filmi anlamak için Laura Mulvey’in psikoanalitik teoriyi temel alan “bakış” perspektifinden yararlanıyor[3], Michel Chion, Kubrick’in gerçeklik ve fantezi alanları arasındaki sınırları sorguladığını düşünüyor, Stephanie Marriott ise filmin aslında “arzu” nosyonunu araştırmayı amaçladığını yazıyor.[4] David Walsh filmde bir “sosyal eleştiri” görüyor ve yönetmenin günümüze damgasını vuran narsizmi, ortaya çıkan manevi/ahlaki boşluğu eleştirdiğini savunuyor.[5] Alessandro Giovanelli, içeriği/metni esas alan okumaları, “kimlik ve toplumsal rol” odaklı yorumlama olarak nitelendiriyor ve karakterlerin sosyo-ekonomik konumlarından yola çıkan incelemeleri de (Örn. Tim Kreider[6]) bu kapsamda değerlendiriyor. Giovanelli’ye göre sadece filmi temel alan ve içeriği çözümlemeye çalışan yorumlama, Kubrick sinemasını hesaba katmadığı için başarısız oluyor.[7] Yani eğer yönetmenin ne anlatmaya çalıştığını, bize ne gösterdiğini dert ediniyorsunuz, söz konusu yönetmenin filmografisine de başvurmanız gerekiyor.

Yönetmenin ne söylemeye çalıştığını değil de, filme “sınıf ve toplumsal cinsiyet” olmak üzere iki tema üzerinden bakmayı denersek, böylece, Giovanelli’nin “başarısız olma” eleştirisine takılmadan veya bu başarısızlığı baştan kabul ederek yola koyulabiliriz. Bu yolculukta, J. S. Bernsteinın filmi çekim-çekim (shot by shot) incelediği yazısı bize yardımcı olabilir. [8] 

Bill ve Erkekler

Şükran Yücel, William ‘Bill’ Harford (Tom Cruise) karakterini, New Yorklu “başarılı” bir doktor olarak betimler.[9] Giovanelli, sosyo-ekonomik yorumlardan söz ederken, doktor Bill’in NewYork’un “zengin”lerine hizmet ettiğini belirtir. Bill’in özellikle muayenahane dışında zengin hastlarıyla yakından ilgilendiğini, evlerine gittiğini, davet edildiği “christmas” partisinde zengin müşterisi Ziegler (Sydney Pollack)’in (davet sahibidir) bir seks işçisi olan Mandy (Julienne Davis) ile yaşadığı tıbbi sorunda ona yardım ettiğini görürüz. Odaya (Banyo) girdiğinde duvarda asılı resimdeki hamile kadın gibi çırılçıplak yatar vaziyette bulur Bill seks işçisini. Resimde poz verdirilen “doğurgan ve gözleri açık” kadın şimdi, uyuşturucu kullanılarak katlanılan bir yaşamın kıyısında, gözleri kapalı halde öylece uzanmaktadır. Ziegler ve seks partisine katılanlar gibi sosyo-ekonomik olarak Bill’in “üstünde” yer alan karakterlerin yanında, taksi şoförü, bakıcı, resepsiyonist ve kostüm satıcısı gibi kendisinden daha “alt” konumda olan karakterlerle de yolları kesişir doktor Bill’in.

Ana karakter Bill; eşi Alice (Nicole Kidman) ve kızı Helena (Madison Eginton) ile birlikte, oldukça lüks bir apartman dairesinde yaşamaktadır. Washington Post’tan Stephen Hunter, bu daire için, “7 milyon dolar değerinde olmalı” derken, Frederic Raphael New Yorklu bir doktorun yıllık kazancını sorgular (Aktaran Kreider). Bill’in çok para kazandığını, para harcarken rahat davranması, kendisinden “altta” yer alanlarla karşılaşmalarında “para”sını konuşturması da göstermektedir. Bernstein ve Giovanelli’nin işaret ettikleri gibi, Bill, “para ve cüzdan”la ilişkili çekimlerde sıkça gösterilir. Bu altı çizilen ilişki, filmin başında, Bill’in eşine “canım, cüzdanımı gördün mü?” diyaloğuyla önümüze getirilir. Keza Bernstein ve Giovanelli, Bill sözcüğünün aynı zamanda “kağıt para” anlamına geldiğini de belirtirler. Para Bill’e güç veren, maskeli seks partisine girmeyi sağlayan fidelio parolası gibi adeta bir şifre, bir “giriş yetkisi”dir.

Buraya kadar anlatılanlar, Bill’in üst orta sınıf, bir başka deyişle “küçük burjuva” olduğunu söylememize imkan tanımaktadır. Peki Bill, kendisini nerede, kime yakın görmektedir? O, tıp fakültesini bitiremeyip piyanist olarak hayatını kazanan arkadaşı Nick Nightingale (Todd Field) gibi “kaybeden” değil, “kazanan”lardandır. Nick, zenginlerin maskeli seks partisinde gözü bağlı olarak piyano çalması istenen, Bill ise o partiye katılmak isteyen, buna hakkı olduğunu düşünen, bunun için kostüm ve maskeyi fahiş fiyatla da olsa satın alan kişidir. Bu partilerin birinde göz bağı hafifçe sıyrılan Nick, hayatında daha önce hiç görmediği kadar “güzel” kadınları gördüğünü anlatır Bill’e. Daha sonra Ziegler’in “sen oraya katılanların kimler olduğunu bilseydin” tehdidinden anlaşıldığı gibi yüksek burjuvazinin, işçi sınıfından kadınları kullanarak kendisini eğlendirdiği özel kostümlü bir partidir bu. Çağrılmasa da gitmeye karar veren Bill, kostüm ve maskeyi temin edip şatoya gider.

William’ın ‘fidelio’ parolası ile girdiği şatonun içinde geçen sekans, besteci L. V. Beethoven’ın yegane operası Fidelio’nun metni ile adeta tematik bir ilişki içerisindedir. Kubrick, mutlak bilginin kesinliğine teslim olmak yerine izleyicinin ve karakterlerin çözümsüzlük paydasında buluşarak müdahil olmaya zorlandığı bir bilmece (Orr, 1993) biçiminde inşaa etmeyi denediği Eyes Wide Shutın anlatısı boyunca yüzleşmeyi seçtiği kimi argümanları ‘fidelio’ şifresi etrafında ve yarattığı tiplemeler aracılığıyla açığa çıkartır. Kubrick’in kahramanları Alex ve William’ın evliliklerinin vardığı nokta aşkın çok uzağındadır. Bu aşamada, William’a şatoda yardım eden genç kıza eklenen -ve aslında Beethoven’ın operasındaki Florestan karakterinin simgelediği- sadakat, fedakarlık, şefkat gibi özellikler, merak ve gerilim ögelerini oluşturan plot edimlerinin sergilenmesine aracılık ederek sekansı işlevsel kılarken aynı zamanda öykününün daha ileriye taşınmasına yardımcı olan motivasyonu sağlar.[10]

Maske takmak Bill’in görmesini güçleştirmez, fakat görülmesini/fark edilmesini de engellemez. Kendisini içinde veya yakın hissettiği sosyal sınıfa ait olmadığı en başından (partiye taksiyle gitmesinden) anlaşılır ve dışlanır. “Küçük” olduğunu unutan burjuvaya, “büyük” burjuvazinin verdiği ders, onu allak bullak etse de, aklını başına getirdiğine, değişim/dönüşüm geçirdiğine dair bir imaya yer verilmez filmde.

Küçük burjuva doktorun, kendisinden altta konumlanan erkeklerle ilişkisi, “para ve doktor kimliği”ni barındıran “cüzdan” nesnesi dolayımında gelişir. Alttakilere karşı Bill’in silahı, imtiyaz elde etmesini sağlayan güç; para ve doktor kimliğidir. Taksi şoförünü kendisini parti sonuna kadar beklemesine ikna etmek için teklif ettiği parayı ikiye bölüp yalnızca bir parçasını verecek kadar da temkinlidir. Ne de olsa, para için kendi kızını satan kostümcüyü düşününce, para söz konusuysa güvenilmez alttakilere. Gece yarısı kostüm satıcısını iknada yine para ve kimliğini kullanır Bill. Resepsiyonistten bilgi almak ve hastane morguna girmek için ise kimliğini göstermesi yeterli olur. Alttakiler, paranın ve gücün karşısında boyun eğerler. Ancak üsttekiler de, kendilerinde daha fazla olan “para” ve sağladığı gücü Bill’e karşı kullanırlar.



Alice ve Kadınlar

Christmas partisinde Bill’in eşi Alice’e kur yapan/asılan, tek isteği bir gecelik “cinsel ilişki” olan zengin karakter, Alice’in yürütemediği, iflas ettiği işinden bahsetmesi üzerine, ona yardım edebilecek “dostları” olduğundan söz eder. Rızayı elde etmek için sahip olduğu “gücü” kullanır. Alice’i durduran fakat zengin iş adamı için engel teşkil etmeyen, aksine kolaylaştırdığını düşünen (“Sizce de evliliğin en güzel yanı aldatmayı her iki taraf içinde zorunlu hale getirmesi değil mi?"  der) “evli olma” statüsüdür: “ Bu olay yaşanırken Bill’in koluna giren iki eski model, ona “gökkuşağının gittiği yere” götürmeyi teklif etmekte, para karşılığı cinsel hizmet sunmak istemektedir. Bu iş icabı yapılan cinsellik zaten yüksek burjuvanın hizmetine amadedir. Bu durumda Alice, doğrudan para karşılığı olmayan (ama dolaylı) bir cinsellik olarak işadamını cezbeden bir “haz” nesnedir.

Filmdeki kadınların hemen hemen hepsi seks işçisi figürlerinden oluşmakta, küçük ya da büyük burjuvaya hizmet etmek bakımından görece birbirlerinden ayrılmaktadırlar. Kimi kitaplığında “sosyolojiye giriş” kitabı olan Domino (Vinessa Shaw)gibi bir sokak fahişesidir, kimi de Ziegler’e ve maskeli seks partisine katılanlar gibi daha zenginlere hizmet eden yüksek katmandan bir seks işçisidir (Mandy). Seks işçiliği yapmayan, bakıcılık, sekreterlik, hizmetçilik gibi başka işlerde çalışan kadınlar da görürüz filmde. Öylesine bir değinidir, dokunamayız. Girdikleri gibi terk ederler sahneleri.

Giovanelli, Alice ve kızı Helena da dahil olmak üzere, filmdeki kadınların erkeklere bağlı/bağımlı olan ve onlara hizmet eden insanlar olarak gösterildiğini söyler. Bernstein, Alice’in de bir tür fahişe/seks işçisi olarak değerlendirilebileceğini ekler. Hayatına giren kadınlardan kimi isteyerek, kimi şans eseri yardım eder Bill’e. Alice’in telefonu, sonradan HIV/AIDS olduğunu öğreneceği seks işçisiyle cinsel ilişkiye girmesini önler, Ziegler’in malikanesinde tıbbi yardım sunduğu seks işçisi Bill’in kurtulması için kendini feda eder.

Alice, aynı zamanda bir annedir, bu sıfatla kızıyla ilgilenir. Derslerinde yardım eder, yetiştirir Helena’yı.

Alice ve Bill

Ender Herdurak’a göre, bir açıdan, Kubrick’in eleştirisi evlilik kurumunun kendisinedir.[11] A. Cem Güzel, Alice’i, dışarıdan göründüğünün aksine evliliğinde sorunlar yaşayan, sürekli gergin, zaman zaman kocası üzerinde tehditkâr olabilen bir eş; William’ı (Bill), soğukkanlı görünmeye çalışan, evliliği ile ilgili olarak kayıtsız ve kadın cinselliği hakkında gelişigüzel fikirlere sahip bir erkek olarak tarif eder. Eyes Wide Shutın plotu; izleyicinin, Alex ve William Harford çiftinin yaşantısından alınan üç günlük bir kesitin içerdiği hareketli olaylara tanıklığına aracılık etmektedir. Ancak, yine, plotun taşıdığı öykü malzemesi izleyicinin geriye Alex ve William’ın bir yıl önce birlikte geçirdiği yaz tatiline değin uzanmasına aracılık eder.[12]

Alice Bill’e, yaz tatilinde yaşadığını söylediği bir ilişkiden ve başka başka erkeklerle cinsel ilişkiye girdiği bir rüyasını anlatır. Tatilde karşısına çıkan erkek “gel” dese, kızını ve eşini bırakıp onunla gidecek kadar etkilenmiştir ondan. Öyle olmaz, bir sabah adam habersizce otelden ayrılır. Bu öykü, Marion’un (Marie Richardson) Bill ile iletişimini izlediğimiz çekimlerde, benzer bir hikaye olarak, Marion’un  yaşadıkları olarak çıkar karşımıza. Bill’e aşık olduğunu söyleyen Marion evlilik arefesindedir ve Bill gel derse, bütün gemileri yakacaktır. Yine öyle olmaz. Bill karşılık vermez bu aşka ve Marion’un aşkı da Alice’inki gibi bir düş kırıklığı olarak kalır.

Alice’in öyküsünde Bill’i yaralayan aşk değil, cinsellik olur. Eşini o adamla sevişirken tahayyül eder film boyunca. Eşinin sadakatsizliği ile paralellik kurularak örtük biçimde de olsa meşruiyet atfedilen Alice’i aldatma girişimleri sonuca ulaşmaz. Güzel’e göre Kubrick izleyicisinin, bastırdığı, sakladığı, ‘çöküşü hazırlayan’, soysuz yanıyla yüzleşmesine ila-nihai izin vermez. Çünkü bu, zaten kendi seçtiğimiz, aynı zamanda bedelini ödediğimiz ya da bir şekilde nemalandırdığımız bizim sosyal yanımızdır:  “Kubrick, aslında, gözlerimizi sımsıkı açtığımız! bu dünyevi çelişkiyi anlatı aracılığıyla bir çatışmaya dönüştürmenin yani Hector’un içinde yer alacağı herhangi bir olası ıslah, sağaltım ya da infaz sürecini izlettirmenin, tıpkı Mekanik Portakal’ın Clockwork Orange (D: S. Kubrick 1971, GB, Warner Brothers) Alex’i için olduğu gibi, yalnızca verili toplumun bir parodisi olarak kalacağının ayrımındadır.[13]

Kubrick neyin ayrımındadır ve ne yapmak istemektedir bilmiyoruz. Evet Bill’in aldatma girişimleri sonuçsuz, karısının öyküsü fantezi olarak kalır. Ama bu süreçte, Bill’in parolayı aldığı Nick ve kendini Bill için feda eden Mandy “sadık” olmadığı için cezalandırılır. Kimin umurunda? Bütün olanlara, yaşananlara rağmen, nasıl olsa, sonuçta, Alice, Bill’e sihirli sözcüğü söyler (fuck) ve temelinden sarsılmaya doğru giden Bill ile Alice’in evliliği ayakta kalır. Her şeye rağmen kurtarılmıştır burjuva ailesi. Evet, belki de bütün yaşananlar Ziegler’in söylediği gibi bir “oyun”dan ibarettir. Böylece film, kadraj dışına göndermede bulunan çok sayıda göstergenin yığılı olmasıyla, açık uçlu, farklı okuma-anlamlandırmalara elverişli hale gelir. Neyi esas aldığınız, neye nerden baktığınıza göre “anlamlar” alabildiğine çeşitlenir.

Helena

Alice, derslerinde yardımcı olur kızına. Birlikte matematik çalışırlar. Bir sahnede, “şu kadar doları olan biri bu kadar dolarını harcarsa ne kadar parası kalır?” problemi çözülürken hangi işlemi kullanacağını sorar kızı Helena’ya: Çıkarma mı, toplama mı? Helena’nın kaybedenlerden olmaması derslerinde başarılı olmasına bağlıdır. Ve büyük burjuva olmayanlar için aslolan işlemdir çıkarma. Verilen/verili olan kısım kısım harcanır, tüketilir. Toplanan, çıkanların yanında küçücük kalır. Toplaya toplaya çıkarılır. Çıkarmak için toplama yapılır. Burjuva çok sayıda toplamayı bir çırpıda yapar çarparak, çıkarmayı bölerek.

Maskeyi sen taksan da, çıkartan onlardır. Giysini çıkartmanı, soyunmanı isteyenler; limon gibi sıkıp suyunu çıkartır, soyup soğana çevirir, işleri bittiğinde fırlatıp atarlar. Ve en çok onlar ister “parayla saadet olmadığından” söz edilmesini. Yönetmenleri, “zenginler ama, bakın mutlu değiller” diyen filmler çekerler. Onlardan artanları toplar ancak geriye kalanları bölüşür, kalanlar. Bölme ise, çıkarma işlemlerinin kaç kez yapıldığını gösteren bir toplamdan ibarettir.

Gözleri bağlı olan da, gözleri tamamen açık olan da, apaçık görür birçok şeyi, bilir bilmesine… Öyle de olsa, sınıftan çıkmak/çıkarılmak yeter eylememeye. Helena’lar hazırlanır, kendini bekleyen geleceğe. Bir durumun bilinmesinin onu değiştirme arzusunu harekete geçireceği kesin değildir (Ranciere).



[1] Gülten Akın’ın “Büyü” şiirinden.
[3] Alba Escriu, The Portrayal Of The Gaze Through Eyes Wide Shut
[4] Stephanie Marriott, Desire And Crisis: The Operation Of Cinematıc Masks in Stanley Kubrick’s Eyes Wide Shut, 2005
[7] Alessandro Giovannelli, Cognitive Value and Imaginative Identification: The Case of Kubrick’s Eyes Wide Shut, The Journal of Aesthetics and Art Criticism 68:4 Fall 2010
[8] J. S. Bernstein, Notes on Eyes Wide Shut, a film by Stanley Kubrick: a shot-by-shot commentary of Part I of the film, 1999
[9] Şükran Yücel, Gözlerimiz Alabildiğine Kapalı, E Dergi, Aralık 199, Sayı 9
[10] A. Cem GÜZEL, Neo-Moderni Son Ziyaret : Kubrick’in Eyes Wide Shutında Anlatı Yapısı ve Bazı Söylemsel Stratejiler, İletişim 2002/14
[11] Ender Herdurak, Eyes Wide Shut Filmi Üzerine, PSİNEMA: Sinema ve Psikoloji Dergisi Sayı 9, Ekim 2009, Sayfa 71-75
[12] Güzel, age.
[13] Güzel, age.