Pazar, Temmuz 19, 2015

Bir Reklam Sloganı: "Aşk ile Yap"




Fil(i)m

Önce, Cengiz Sеmеrcioğlu’nun zatеn marka (Arçelik) için yapıldığını söylediği Kenan Doğulu’nun Aşk ile Yap” şarkısı çıktı piyasaya. Neredeyse bir sürü radyoda hemen hemen aynı saatte çalındı bu şarkı ve kısa sürede yükseldi, daha ilk haftasında az sayıda ama büyük radyonun ilk 20 listesine girdi. Sonra da reklam kampanyası başladı ve bu şarkı reklam filmiyle buluştu.[1]

Sloganı “ne yaparsan yap, aşk ile yap” olan ve sosyal medya içinde Aşkileyap” etiketi ile devam eden reklam kampanyası[2], reklam filminde rol alan oyunculara ödenen para üzerinden gündemleştirildi. Acaba kaç lira almıştı oyuncu çift? İddialar çeşitliydi: 1 buçuk milyon, 2 buçuk milyon, 4 milyon, 5 milyon lira.[3] Reklam filmi için İngiliz yönetmen Adrian Moat ile anlaşan marka, reklam filminin çekimleri için Beykoz Kundura Fabrikası’nı tercih etti. Çekimleri 5 gün süren reklam filminin fotoğraflarını Nihat Odabaşı çekti.[4]
Genel Müdür Hakan Bulgurlu,

60 yıldır işimizi aşkla yapıyor, müşterilerimize her gün bu heyecanla ulaşıyoruz. Bizim en kıymetli varlığımız daima müşterilerimizle kurduğumuz güçlü bağ ve onların değerli takdiri oldu. Bu kıymetli bağı, çalışanlarımız ve bayilerimizle beraber üretimden, inovasyona, hizmetten, tasarıma işimizi, 60 yıldır aşkla yapmamıza borçluyuz. Yeni reklam filmimizin bunu en iyi şekilde anlatacağına gönülden inanıyoruz. İşimize duyduğumuz aşkla, yeniliği teknolojiyle tasarlamaya ve müşterilerimize ilkleri yaşatmaya devam edeceğiz.”[5]

sözlerini sarf ederken, işte tam da o günlerde başka bir gündem, Marka’nın işçilerinin farklı bir gündemi vardı ve bu reklam filmi o gündeme de yansıdı.

Arçelik LG fabrikası işçileri de Mayıs ayında Bursa ve başka birçok sanayi şehrinde başlayan metal grevleri dalgasının da etkisiyle sarı sendika Türk Metal'den istifa etmişlerdi. İstifalardan sonra patron türlü baskılar uygulamış fakat işçiler buna grevle karşılık vermişti. İşte bu kararı aldıktan sonra işin boyutu büyümüş ve işçiler başka bir güçle yola getirilmeye çalışılmıştı; çevik kuvvet fabrikaya girmiş, işçileri yaka paça fabrikadan dışarı atmışlardı! Fakat işçiler geri adım atmamışlardı ve mücadelelerine bu satırlar yazılıyorken de devam ediyorlar.[6]



TOFAŞ ve Türk Traktör gibi metal fabrikalarında da direnişleri işten atmayla bastıran Koç Holding'in Arçelik firmasının 60. yıl reklamları kapsamında Kenan Doğulu ve Beren Saat'e 2.5 milyon lira ödemesi sosyal medyada tepki çekti. Twitter ve Facebook'ta "Arçelik'in 60 yıllık ikiyüzlülüğü" değerlendirmeleri yapıldı.”[7]



Slogan

Oyuncu: Oyunculuğa aşığım ben. İşini tutkuyla yapanların da bende yeri bambaşka.
Şarkıcı: Severek yapınca her şey çok daha güzel, çok daha özel oluyor.
Oyuncu: Bi de işini aşkla yapan insanlar bir araya geldi mi, işte o zaman mucizeler gerçek oluyor.
Şarkıcı: Bu kadar basit aslında. Ne yaparsan yap,
Oyuncu: aşkla yap.
Ve ödülün sahibi …
Marka: Arçelik’te biz, 60 yıldır işimizi aşkla yapıyor, yenilikleri aşkla tasarlıyoruz. İlk günden beri, buna inanarak çalışıyoruz. Ne yaparsanız yapın aşkla yapın.”

Slogan, “aşk ile yap”. Yukarıda okuduğumuz gibi, Genel Müdür Hakan Bulgurlu, inşa ettiği ve içine tüm çalışanları dahil ettiği “biz”in, “aşk”la çalıştığını/ürettiğini ifade ediyor. Bu “biz” de adı geçmeyen efendi (şirketin sahipleri), çalışanlara, “iş”lerine sevginin de ötesinde daha yoğun bir duyguyla/tutkuyla bağlanmalarını, aşkla çalışmalarını tavsiye ediyor.

Kapitalizmin neoliberal evresinde çizilen “ideal yurttaş” portresi, kendi ayakları üzerinde duran, kendine bakan, başkalarından kendi bakımı için bir şey istemeyen bir birey.[8] Genel Müdür Hakan Bulgurlu’nun “biz”inde görünmeyen şirket, burada devlete dönüşüyor. Şirketin de devletin de duygulara ihitiyacı var. Zira “işlevsellik bakımından iktidar, duygu üretimi ve duygular aracılığıyla teşvik etme mahiyeti (Lordon, 2013)” taşıyor. Fordist dönemde, aç kalma korkusundan kaynaklanan kederli duygulara (içsel), kazanılan ücretle tüketim mallarına daha fazla erişimden doğan sevinçli duyguların (dışsal) katılması, ücretli emekçileri sermayenin efendi-arzusuna göre hizalanmaya teşvikte çok etkili oluyor. Ancak bunun yeterli olmadığını gören neoliberal şirket çalışandan “içsel sevinçli duygular”, yani faaliyetin (yapılan işin) kendisine yönelik içsel arzu duymasını istiyor. Çalışanlardan beklenen, otomatik portakallar, yani şirketlerin normlarına göre kendiliğinden çaba sarf eden, kendiliğinden iş gören özneler, olmaları. Başka bir deyişle, neoliberal ücretli emek tasarısı, bir büyülendirme ve sevindirme tasarısı. Hem tabi olanlardan kendilerini işlerine adamaları talep ediliyor hem de tabi olanlar, şirket tarafından tamamen kuşatılıyor (Lordon, 2013).[9]

Bu slogan, “Sevdiğini yap. Yaptığını sev. (Do what you love. Love what you do.)” sloganının bir versiyonu ve bizi bireysele/bireysel mutluluğa odaklıyor. Kendimizin veya başkalarının yaşam koşullarını/çalışma şartlarını, seçimlere/tercihlere bağlayarak, yapılan/yapılamayan seçimlerin sonucuna indirgiyor.[10] Bu reklam da, arasında görülen ilişki nedeniyle bağ kurulan “izotomi projesi”nin anlatılmasına/reklamına vesile olabiliyor.

İzotomi projesi gençlerin ne yapmak istediklerine ve değerlerine odaklanan günümüzün ve geleceğin projesi. Artık insanlar en üst seviyede makamlara da gelseler mutsuz olabildiklerini gördüğümüz bu dünyada çocuğunuzun rol yapmadan, yaratıcılığının en üst seviyesinde aşk ile işini yapmasını istiyorsanız İzotomi ile aşağıdaki linkte tanışın derim. Size bir şans verilmemiş olabilir, aileniz sizin için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışırken sizin isteklerinizi görememiş olabilir ama siz çocuğunuza bu şansı verebilirsiniz.” [11]



Çark

Slogana, yalıtık bir söz olarak değil yerleştirildiği bağlam içinden ve "yapın" diyen değil "yapan" açısından bakınca, 

Fabrika, insanı robotlaştıran bir bant sistemiyle çalışıyor. Sabah kartını okutan işçilerin 10 dakika içinde bandın başında hazır olmaları gerekiyor. Bant sisteminin aşırı hızla çalışmasından kaynaklı sarfedilen eforun yanında, ürünün montajlanması sırasında yapılması gereken hareketler işçilerde bel ve boyun fıtığına neden oluyor.

Her bandın hızı, basit bir klima için 12 saniyede bir klima çıkarmak üzerine ayarlanmış. 12 saniyede bir 1,7 saniye dinlenme süresi de işçilere “mükafat” olarak verilmiş. Günde ortalama 3 bin 500 iç ve dış panel üretiliyor. Bant sisteminin aksamaması ve ürün sayısında bir düşüş yaşanmaması için çalışma saatleri içinde su ve tuvalet ihtiyaçları kesinlikle yasak. Mola saatleri sonrasında bandın başına 1 dakika geç gelenlerden bile savunma isteniyor.”[12]

işte "bu kadar basit aslında", 
ve değil "iş"te,


[9] Frederic Lordon, Kapitalizm, Arzu ve Kölelik, Metis, 2013