Bauman
Zygmunt Bauman’a
göre (2014) entelektüeller, her yerde ve her zaman, bir hizmet için bir araya
gelmenin ve kendi kendini görevlendirmenin birleşik etkisiyle oluşurlar.
Bauman’ın kullandığı biçimiyle modernite ve postmodernite kavramları,
“entelektüel rol”ün yerine getirildiği birbirinden tamamıyla farklı iki bağlamı
ve bunlara yanıt olarak gelişen iki ayrı entelektüel stratejiyi göstermektedir.
Entelektüel çalışmaya ilişkin tipik modern stratejiyi en iyi sergileyen
şeylerden birisi “yasa koyucu” (legislator) eğretilemesidir. Bu rol,
görüş ayrılıklarını hükme bağlayan amirane ifadeler kullanmayı ve bir kez
seçildiklerinde doğru ve bağlayıcı hale gelen görüşleri belirlemeyi içerir.
Entelektüel çalışmaya ilişkin tipik postmodern stratejiyi en iyi sergileyen
şeylerden biriyse “yorumcu” (interpreter)
rolü eğretilemesidir. Bu rol, bir topluluğa özgü gelenek içinde geliştirilmiş
ifadeleri, bir başka geleneğe dayanan bilgi sistemince anlaşılabilecek şekle
tercüme etmeyi içerir (s.7-12).
Bauman’ın
entelektüelleri kendi kendilerini görevlendirseler de, ancak göreli olarak
özerk kabul edilebilirler. Onlar aynı zamanda bu rollere, entelektüel
stratejilere çağırılmışlardır. Yasa koyucu rolünün yorumlayıcı rolüne
dönüşmesinde, devletin, iktidarını yeniden üretecek ve pekiştirecek daha iyi,
daha etkili yollar bulması etkili olmuştur. Artık yargıçlık, görüş oluşturma,
değerleri doğrulama rolünü üstlenen piyasa mekanizmasıdır ve tüketici kültürü
bağlamında yasa koyucu olarak entelektüele yer kalmamıştır. Piyasada, tek bir
iktidar merkezi olmadığı gibi, böyle bir merkezi yaratmaya yönelik bir istek de
yoktur. Entelektüellerin (başka herkes gibi) piyasa güçleri üzerinde bir
denetimi yoktur ve gerçekçi olarak böyle bir denetimi elde etmeyi bekleyemezler
(Bauman, 2015, s.147-150).
Bourdieu
Loïc
J.D.Wacquant (1989), Pierre Bourdieu’nün Homo
Académicas çalışmasının, entelektüeller değil entelektüel alan üzerine olduğunu söyler. Sosyal bilimlerin
konusunun/nesnesinin bireyler olmadığını hatırlatan Alan kavramı Bourdieu sosyolojisinin merkezinde yer alır ve özerklik, alanların yapılarını anlamak
için anahtar kavramdır (Maton, 2005, Wacquant, 1989). Bir alan, yapılanmış bir
toplumsal uzam, içinde etki gösteren düzenli, sürekli eşitsizlik ilişkilerinin,
ezen ve ezilenlerin olduğu bir kuvvetler alanıdır. Ama bir yandan da bu
kuvvetler alanını dönüştürmek ya da korumak için verilen mücadelelerin alanıdır
(Bourdieu, 1998). Bu, özgür bir mücadele değil, alanda işgal edilen pozisyonla
tutarlı bir şekilde yapılan mücadeledir. Entelektüeller kendilerini kurtarıcı,
devrimci olarak görmeyi severler ama entelektüel
alana hâkim toplumsal güçler ve onların pratiklerini görmedikleri için
genellikle egemen güçlerin devamına katkıda bulunurlar. Entelektüel üretimler,
geniş anlamıyla üreticinin toplumsal pozisyonuyla değil, entelektüel alanın
objektif yapısında işgal edilen konumla bağlantılıdıır. Entelektüel alan bir
aracılık, dolayım (mediation) temin
eder: Dışsal faktörler ve güçler, alandakilere yalnızca alanın özgün yapısı
/üzerinden etki eder (Wacquant, 1989).
Bourdieu’nün alan kavramıyla ilişkili olan habitus kavramı da bize, ilk
tecrübelerin ikincileri, onların da üçüncüleri yönlendirdiğini hatırlatır.
Yaşadığımız şeyi daha önce yaşadıklarımızın zihnimize yerleştirdiği yapılar
vasıtasıyla algılarız (Bourdieu, 2015, s.107). İnsanlar eylemlerini habitusun
sınıflandırma şemalarına göre yönlendirirler (Gelderblom (2014). Habitus,
toplumsal faillerin ne dışsal nedenlerle belirlenen parçacıklar ne de yalnızca
içsel nedenlerin yönlendirdiği küçük monadlar olmadığına dikkat çeker.
Toplumsal failler tarihin, spesifik bir alt-alan içindeki bir yolun birikmiş
deneyimi ve bütün toplumsal alanın tarihinin bir ürünüdür. Bir başka deyişle
toplumsal failler aktif olarak, bu toplumsal ve tarihsel olarak inşa edilen
algılama ve değer verme kategorileri temelinde, kendilerini belirleyen
durumları belirlerler (Wacquant, 1989).
Entelektüel alanın özerkliği, birebir entelektüellerin
özerkliği anlamına gelmez. Zira özerk bir düşün alanında diğerlerinden daha
özerk entelektüeller ile diğerlerinden daha bağımlı olanlar her zaman mevcut
olacaktır. Oysa entelektüel alanın özerkliği çok uzun zamana yayılmış ve büyük
zorluklarla gerçekleşmiş tarihsel bir kazanımdır. Entelektüel, entelektüel
alanın, örneğin sanat ve edebiyat alanlarının kendi iç mücadeleleri dahilinde,
görece özerk bu evrenlere içkin değerlere göre kazandığı özgül bir otoriteye
dayanarak, bir külliyat, bir ustalık, bir erdem veya bir ahlak temelinde
politika alanına müdahale eden kişidir (Bourdieu, 2015).
Bourdieu için entelektüel iki boyutlu bir
varoluştur. Entelektüel adını hak eden bir kültür üreticisi iki şartı yerine
getirmelidir: Bir taraftan, özerk bir entelektüel dünyaya (bir alana) ait
olmalı, yani dinsel, politik ve ekonomik güçlerden (ve benzerleri) bağımsız
olmalı, ve o dünyanın kurallarına saygı göstermelidir. Diğer yandan, entelektüel
alanda elde ettiği yetkinlik ve otoriteyi, hemen her durumda entelektüel alanın
dışında gerçekleşen politik bir eyleme taşımalı/yatırmalıdır (Bourdieu, 2015, s.656).
Entelektüelin iki boyutlu çelişkili doğası, entelektüellerin politik
etkinliğini pekiştirmeyi tasarlayan bütün politik eylemin kaçınılmaz olarak iki
mesaj verdiği anlamına gelir: Bir yandan, içinde bulunulan zamana ait güç
odaklarından özerk olmayı muhafaza etme, öte yandan, fildişi kuleden çıkıp
politikaya katılımı sağlayacak mekanizma ve kurumları geliştirme. Bunun için
entelektüelin birinci hedefi, kendi özerkliklerini korumak için gereken
araçları ve kendi spesifik çıkarlarını kolektif olarak savunmaya çalışmak
olmalıdır. Kültürel üreticiler kendilerini farklı kültürel üretim alanlarının
özerkliğinin ekonomik ve toplumsal koşullarını savunmaya adamalıdır, ki onlar,
bizim bilim, sanat, felsefe, hukuk vb. dediğimiz şeylerin maddi ve entelektüel
araçlarının üretildiği ve yeniden üretildiği imtiyazlı toplumsal evrenlerdir.
Özerklik için mücadele, herşeyden önce, alanın içindeki, dışsal ekonomik,
politik veya dinsel güçlere bağımlılık gösteren kurum ve faillere karşı bir
mücadeledir (Bourdieu, 1991).
Bourdieu
özerkliğin genel olarak iki tür eylemin tehdidi altında bulunduğunu
savunmaktadır: Siyaset alanı kaynaklı eylemler ve “medyatik entelektüellerin”
boy gösterdiği medya kaynaklı eylemler. Bir başka yazısında bu tehditleri devlet, şirketler, basın-yayın ve ölçütler
olarak ayrıntılandırır. Devlet ya aşırı ilgi göstererek ya da düşmanlıkla veya
sansürle tehdit eder. Entelektüeller, devletten bağımsızlaşmak için devleti
nasıl kullanacaklarını öğrenmelidir. Şirketler-para, artan biçimde bilim-sanat
dünyasıyla iç içe geçmekte, bilimsel araştırmalara ekonomik girişimler sponsor
olmaktadır. Basın-yayın, büyük kültürel bürokrasiler (gazete, TV, radyo), kendi
normlarını entelektüel başarının/eserin evrensel ölçütleri olarak kabul
ettirmeye zorlamaktadır. En tehlikelisi, entelektüeller, kendilerini ve
ürünlerini kendi ölçütlerine göre değerlendirme gücünü giderek yitirmektedir
(Bourdieu vd., 1991).
Bourdieu Televizyon Üzerine’de, büyük itibar
kazanan ve aynı zamanda akademik alanın kendini düzenlemesini tehdit eden medya
entelektüellerini inceler. O, medya rutinlerinin belli akademiklerin uzman
olarak görüşleri vasıtasıyla kamusal kanaati/görüşü biçimlendirdiği ve aynı
medyanın başta genç akademikler olmak üzere kamusal sözü olan diğer
akademikleri yok saydığına inanır (Gao, 2012). Bourdieu’ye göre (1998) medya
entelektüelleri çağrılabilir insanlardır, güçlük yaratmayacakları, olay
çıkarmayacakları bilinir. Üstelik bolca ve hiç güçlük çekmeden konuşurlar.
Bourdieu, eserleri, otoriteleri, ustalıkları, ahlâkları ve erdemlerini çok
zayıf olarak gördüğü bu entelektüellerin sıkıntısının, entelektüel hayatın
havasını bilmekle birlikte lafzını bilmemeleri olduğunu iddia eder (Bourdieu,
2015). Medya alanında boy gösteren entelektüeller, güncel tartışma konuları
hakkında yargılayıcı, hatta bazen küçümseyici yorumlar yaparlar; genel
düşünceler önerirler. Ancak gerçeklerle ilişkileri özensiz, öngörüleriyse
acelecidir (Posner, 2001).
Medya alanı,
entelektüel alanı da kendi kriterleriyle (medyadaki görünürlük, dağıtım ve tüm
bunların arkasında duran para, başarı, izlenme oranı vb.) baskı altına almakta,
genç araştırmacıların kafasındaki entelektüel uğraş temsilini etkileyebilmektedir.
Gittikçe daha çok sayıda insan bir sonraki sonbaharda televizyona çıkmak için çalışmakta,
yaratmaktadır. Bu durum, entelektüellere ait, mücadelelerle elde edilmiş, son
derece zorunlu bir özgül otoriteyi ve söz alarak siyasi hayata müdahale etme
hakkı olan gerçek/tanıma uygun entelektüellerin var olması ihtimalini de tehdit
etmektedir (Bourdieu, 2015, s.267-269). Bütün bunların sonucunda entelektüel
alan medya olayları sahnesi haline gelmekte, teknokratlar yükselirken
entelektüeller dışlanmaktadır.
Mannheim
Karl Mannheim,
tarihin dinamikleri içinde entelijansiyanın bir tipolojisini yapmanın
peşindedir. Esas olarak materyalist indirgemecilikten kaçınmaya çalışmakta, ama
bunu yaparken görelilik tuzağına da düşmek istememektedir. Entelektüel figürü,
materyalist indirgemecilikten uzaklaşma ve farklı düşünce okulları arasında bir
sentez yapma çabasını simgeler (Aboim, 2013). Mannheim’ın göreliliğe
savrulmamak için başvurduğu iki kavram ilişkisellik/ilişkicilik (relationism) ve tikelleştirmedir (particularization) (Mendel, 2006).
İlişkisellik, Mannheim’ın entelektüeli belli bir sınıfa varoluşsal olarak bağlı
(existentially bound) değil bağlantılı (connected) gören bakış açısıyla tutarlı bir kavramdır. Bununla,
bakış açısı/perpektif ve toplumsal konum arasındaki bağlantının mekanik bir
etki-tepki mantığıyla anlaşılamayacağı vurgulanmakta ve dinamik bir özne inşa
edilmektedir. Birey, toplumdan ayrı değil ancak topluma çoklu olarak
katılmaktadır (Ellis ve Fopp, 2007). Bu onlara, toplumu kendi bütünlüğü içinde
görebilme ve geçerli/yaygın ideolojilerin gerekli sentezini yapabilme
bakımından istisnai bir pozisyon sağlar. Böylece Mannheim için bütünlük sadece
mevcut değil, aynı zamanda küçük bir grup tarafından da olsa erişilebilirdir.
Her türlü toplumsal etkiden bağımsız olmak değil, aksine, heterojenliği
sayesinde farklı etkilere başka tabakalarda bulunmayan belirli bir açık olmayı
ifade eden serbest (free-floating)
entelijansiya, toplumsal bütünlüğün genel bir bakışını yansıtmayan kısmi
politik perspektifleri bir araya getiren sentezin taşıyıcısıdır (Mendel, 2006; Ellis
ve Fopp, 2007; Mannheim, 2003).
Mannheim (2003)
için sınıfsal konum, bireyin işgal ettiği birkaç konumdan ve birkaç eylem
motivasyonundan yalnızca birisidir. Bu entelektüeller için özellikle doğrudur
çünkü onlar sınıflararası (inter-class)
iletişimle daha çok ilişkilidir. Entelektüelin politik tercihleri, sadece kendi
sınıfsal konumuna değil, kendi sınıfının dışında olan diğerlerini
anlayabilmesine de bağlıdır (s.108-109). Birey toplumsal ilişkilerinin dışında
anlaşılamaz ancak, Mannheim, sınıf, ırk, kilise veya ulus gibi gruplaşmalardan
birine öncelik ve imtiyaz tanınmasını da reddeder. Birey, aynı anda, birbiriyle
çatışma içinde olabilen farklı grupların içindedir ve bu çoklu-katılımı yoluyla
anlaşılabilir. Tekil varlığı sosyolojiyle ilişkilendiren, onun toplumdan ayrı
olması değil, çoklu dâhil olma/ilişkilenmeleridir. Çoklu bağlılıklar ve
birbiriyle çelişen motivasyonlar, özellikle entelijansiyanın durumu için daha
da geçerlidir (s.110). David Kettler’a göre (2008), Mannheim’ın modern entelektüelleri
analizinin merkezî özelliği, onların çokyönlülüğünü kabul etmesidir (aktaran
Aboim, 2013).
Entelektüel
tabakanın davranışı, onun tek başına toplumsal konumu, sınıf çıkarları veya
çevreleri dikkate alınarak anlaşılamaz. Bireysel düzlemde katılınan toplumsal
hareketler veya entelektüel akımları düşünmek de yeterli olmaz. Bu tabakanın
anlaşılması, keskin bir sınıf analizinin aksine, entelektüellerin durumunu
ilgilendiren faktörlerin gösterdiği büyük karmaşıklığı düşünmeyi gerektirir.
Mannheim için bunların içinde en önemlileri şunlardır: Bireyin toplumsal geçmişi,
kariyer çizgisinin hangi evresinde olduğu, diğer kuşaklarla bağlantılı olarak
kendi kuşağının konumu, toplumsal koşulları ve çevresi, içinde yer aldığı
kümenin tipi (Mannheim, 2003).
Sonuç
Bauman (2014) için
bugün entelektüellere, başkalarının yararına oynayabilecekleri yeni bir rol,
yorumcu rolü önerilmektedir. Bu rol ile entelektüeller, cemaatler (gelenekler,
yaşam biçimleri) arasında yorumcu işlevini görmeye çağrılmaktadır (s.176-177).
Bourdieu’nün,
Sartre ve Lévi-Strauss’dan hem etkilenen hem de bunlarla tartışma halinde
oluşan teorik güzergâhı Michel Foucault’nun izlediği yolla başlangıçta büyük
bir benzerlik gösterir. Michel Foucault, bilginin daha önce hiç olmadıığı kadar
uzmanlaştığı ve kendi kendisiyle bu denli iletişime geçtiği bir dönemde
entelektüelin rolünün de bu anlamda biçim değiştirmekte, bütüncül olmaktan
özgül (spesific) olmaya doğru
ilerlediğini düşünür ve bu özgüllüğü sınıfsal konum açısından, çalışma
koşulları açısından, hakikat siyaseti açısından tanımlar (Gülsoy, 2014). Ona
göre hakikat, güç/iktidar ilişkileri yoluyla üretilir ve evrensel entelektüeller
şimdiki hakikat rejiminin, diğer bir ifadeyle güç/iktidar ilişkilerinin mevcut
düzeneğinin failleridir. Hakikat rejiminin failleri olarak entelektüellerin,
zaman dışı ve evrensel hakikati temin ediyorlar gibi konuşmaları sorunludur
(Hendricks, 2000). Entelektüelin rolü kime ne yapacağını söylemek değildir;
kendi yaptığı üzerine düşünmektir (Gülsoy, 2014).
Bourdieu’ye göre
yapılması gereken, eski tip, genel (Sartre’ınki gibi) entelektüel yerine
Foucault’nun spesifik entelektüellerinin yetenek ve niteliklerini birleştiren,
büyük bir kolektif entelektüele ses verecek bir örgütlenmeye gidilmesidir.
Çevresi her yer, merkezi hiçbir yer olan bir iletişim ağı modeli bu bakımdan
yararlı olabilir. Amaç sadece entelektüel özerkliği savunmak ve kültürel
enternasyonalizmi (kültürel emperyalizmi değil) gerçekleştirmeye çalışmak
olmalıdır. Bunun önündeki ilk engeli Bourdieu, Gramsci’nin organik entelektüel
miti olarak görür ve bundan kurtulmak gerektiğini ifade eder. Çünkü Gramsci’nin
yaklaşımı, entelektüelleri proleteryanın yol arkadaşları veya daha çok kendini
proleteryanın sözcüsü olarak atama rolüne indirgemekte ve kendi alanlarını
savunmak, evrensel gayeler gütmek için gerekli araçlar yaratmaktan
alıkoymaktadır (Bourdieu vd., 1991). Entelektüeller kendi yayın araçlarının
mülkiyetine sahip olmak için, kolektif bir şekilde mücadele etmeyi bilmeleri
gerekmektedir (Bourdieu, 1998).
Gramsci’nin
organik entelektüel yaklaşımını reddeden, hatta kurtulunması gereken bir mit
olarak değerlendiren Bourdieu, işçi sınıfının tecrübesine güvenme bakımından da
Gramsci’yle karşıt pozisyonlarda yer alır (Burawoy, 2008 ve 2012, Gelderblom,
2014). İşçi sınıfı bilinç yükseltme işi
için zayıf bir adaydır ve Bourdieu, entelektüeller ve işçiler arasındaki
habitus farkının, aralarındaki ilişkiyi zehirleyecek sistematik yanlış
anlamalara yol açacağına inanır. Bu açıdan, Michael Buroway gibi, von Holdt da
habitus kavramını eleştirir (Gelderblom, 2014, s.123). Habitus farkının yanısıra Bourdieu, işçilerin bilgili/bilgi
sahibi (knowledgeable) olabileceğini
ancak eleştirel (critical)
olamayacaklarını düşünmektedir İşçiler, entelektüellerden hatta sosyologlardan
daha fazla bilebilirler, fakat bir anlamda, aslında, bilmezler, zira
kavrama/kavramlaştırma ve bildikleri üzerine konuşma enstrümanlarından
yoksundurlar. Entelektüel de, işçinin tecrübesini anlamak bakımından güçlük
içindedir. Bu anlama çabası, ancak, kendi (entelektüelin) bakış açısından, yeni
bir tecrübe ortaya çıkarabilir (Myles, 2004).
Mannheim (2003),
günümüzdeki çağdaş entelijansiyanın büyük çoğunluğunun açık ve gevşek bir yığın
oluşturmasına rağmen, zaman zaman şu veya bu sınıfla sembiyotik ilişkiye
girdiğini, ve sıklıkla kendi özel gruplaşmasını oluşturduğunu bir gözlem olarak
aktarır. Örneğin sağlam ve yerleşik partiler kendi entelijansiyasını
yaratırlar. Ama bugün, geçmişte olduğu gibi, partilerin çekirdek örgütlerine
girmeyen önemli sayıda politik yazar ve profesyonel figürler de bulunmaktadır. Bağımsız (detached) entelektüel böyle
bir kategoriyi oluşturur. Bu entelektüellerin de politik tercihleri olabilir
ama herhangi bir parti veya dini gruba bağlı/kendilerini adamış değillerdir. Bu
bağımsızlık mutlak da değildir. Belli bir derecedeki kararsızlık/yalpalama
yalnızca bu tabakanın bir özelliği olduğundan, politik tercih ve toplumsal
bağlarını/üyeliklerini öngörmek kolay değildir. Ayrıca belli bir bağımlılık,
örneğin yazarın işverenine bağımlılığı, onun, işverenin ofisi, kendi topluluğu
veya ülkesinin dışındaki toplumsal, politik veya dinî akımlardan etkilenmesini
engellemez.
H.Ç.
Kaynakça
Aboim, Sofia, From Political to Social Generations: A Critical Reappraisal of Mannheim’s Classical
Approach, European
Journal of Social Theory, 2014, 17: 165-183
Bauman, Zygmunt, Yasa Koyucular ile Yorumcular: Modernite,
Postmodernite ve Entelektüeller Üzerine, Çev.Kemal Atakay (Legislators and
Interpreters: On Modernity, Post-modernity and Intellectuals, Polity
Press/Basil Blackwell, 1987), Metis, Dördüncü Basım, 2014, İstanbul
Bourdieu, Pierre,
The Force of Law : Toward a Sociology of the Juridical Field, Hastings Law Journal, 38 (5), 1987, p. 814-853 Fransızca orijinali: La force du droit.
Éléments pour une sociologie du
champ juridique, Actes de la recherche
en sciences sociales, 64, 1986
Bourdieu, Pierre, Sapiro, Gisele ve
MacHale, Brian, Universal Corporatism: The Role of Intellectuals in the Modern
World (Fourth Lecture.), National Literatures/Social Spaces, 1991, 12: 4,
655-669
Bourdieu,
Pierre, On Television, Çev. Priscilla Parkhust Ferguson (Sur la
television), New Press, 1998, New York
Bourdieu,
Pierre, Pour un savoir engagé, (İngilizce
metinden çev.Emrah Göker), 2001, http://istifhanem.com/category/06-ceviriler-translations/, İngilizce metin:
http://umintermediai501.blogspot.com.tr/2008/09/for-engaged-knowledge-pour-un-savoir.html
Bourdieu,
Pierre, Devlet Üzerine: College de France Dersleri (1989-1992), Çev. Aslı Sümer
(Sur L’Etat: Cours au College de France: 1989-1992, 2012), İletişim, Birinci
Basım, 2015, İstanbul
Cooper,
Christine ve Coulson, Andrea B., Accounting Activism and Bourdieu’s ‘Collective
Intellectual’ – Reflections on the ICL Case, Critical Perspectives on
Accounting , 2014, 25(3): 237–254
Fopp, Rodney John ve Ellis, Robert George, Karl
Mannheim and The Political Intelligentsia: An Alternative Reading, Konferans
metni, Australian Sociological Association Conference Auckland, Yeni Zelanda,
2007
Foucault, Michel ve Deleuze, Gilles, The Intellectuals
and Power: A Discussion Between Michel Foucault and Gilles Deleuze, Telos Press
Publishing, Vol.16, 1973:103-109
Foucault, Michel, Entelektüelin Siyasi İşlevi,
Çev.Işık Ergüden, Osman Akınhay, Ferda Keskin, Ayrıntı, 2. Basım, 2005
Gao, Jason, A Bourdieusian Study Of The Use Of Media By Chinese
Public Intellectuals, Journal for Communication and Culture, 2012, 2: 176-192
Garafola, Lynn,
The Last Intellectuals, New Left Review, 1998, 1/69
Gelderblom,
Derik, Conversations with Bourdieu. The Johannesburg Moment, South African
Review of Sociology, (2014, 45:3, 122-126
Gülsoy N.Ö., Sartre’a
Karşı? Foucault ve Bourdieu’da Düşünme ve Entelektüelin Siyasal Sorumluluğu. Mülkiye Dergisi, 38(2), 2004, 93-112
Hendricks, Christina,
Foucault's Prophecy : The Intellectual as Exile, Presented at a Meeting of The
International Association for Philosophy and Literature, 2000, Stony Brook, New
York, ABD
Kettler, David,
"The Secrets of Mannheim' Success," Eberhard Demm, (Hrsg.Soziologie,
Politik und Kultur. Von Alfred Weber zur Frankfurter Schule. Frankfurt:
Peter Lang, 2003. Pp. 141-153. Translated, Revised, and Expanded: "Das
Geheimnis des bemerkenswerten Aufstiegs Karl Mannheims," Pp. 149-167)
içinde Balint Balla/Vera Spahrschuh/Anton Sterbling, eds. Karl
Mannheim. Leben, Werk, Wirkung und Bedeutung fuer Osteuropaforschung. Hamburg: Kraemer 2007.
Koğacıoğlu, Dicle, Law
in Context: Citizenship and Reproduction of Inequality in An Istanbul
Courthouse, PhD diss., Stony Brook University, 2003
Koğacıoğlu, Dicle,
Hukukçu Otobiyografileri ile 12 Eylül Yasallığının Dinamiklerini Düşünmek,
European Journal of Turkish Studies, Vol. 15, 2012
Mannheim, Karl, Essays
on the Sociology of Culture, Toplu Eserler Yedinci Cilt, Routledge, 2013, New
York
Mannheim, Karl, Ideology and Utopia: An Introduction to the
Sociology of Knowledge, Çev. Louis Wirth ve Edward Shils, Harvest Book, 1985,
New York
Maton,
K. A., A Question of Autonomy: Bourdieu's Field Approach and Policy in Higher
Education, Journal of Education Policy, 2005, 20 (6), 687-704
Mautner, Menachem,
Three Approaches to Law and Culture, Cornell Law Review, 2011, Vol.96,
s.839-868
Mendel, Iris,
Mannheim’s Free-floating Intelligentsia: The Role of Closeness and Distance in
the Analysis of Society, Studies in Social and Political Thought, 2006: 12,
30-52.
Myles, John F.,
From Doxa to Experience: Issues in Bourdieu Adoption of Husserlian
Phenomenology, Theory, Culture and Society, 2004, 21:2, s.91-107
Özman, Aylin, Law, Ideology and Modernization in
Turkey: Kemalist Legal Reforms in Perspective, Social Legal Studies, Mart
2010, Vol. 19, No. 1, 67-84
Park, David, Public Intellectuals and the Media: Integrating
Media Theory into a Stalled Debate, International Journal of Media and Cultural
Politics, 2006, 2: 115–29
Wacquant, Loïc J.D., For a Socio-Analysis of Intellectuals:
On "Homo Academicus", Berkeley Journal of Sociology, 1989, 34, 1-29