Bugün kadınlar için, en azından Batı’da, vücudun “tüysüz” olmasının
toplumsal/kültürel bir norm, bir güzellik standardı haline geldiği ve bunun bir
yüzyıllık, 20.yy.da başlayan bir tarihe sahip olduğu ifade edilmektedir. Başka
bir deyişle artık kadınlar için tüysüzlük bir norm, vücut kılıysa bir
“tabu”dur. Son 20-30 yıl içindeyse vücut
epilasyonunun büyük bir endüstri haline geldiği; popüler dergilerde, TV
programlarında ve web sitelerinde yaygın olarak işlendiği, yöntem ve araçlarının
hızla geliştiği ve reklamlarla desteklendiği belirtilmektedir. Kadınlar da epilasyon
uygulamalarına büyük miktarda zaman ve para ayırmaktadır (Smelik, 2015).
Kadınların vücut kıllarını almasının/aldırmasının, diğer bir ifadeyle
epilasyonun (body hair removal), çağdaş Batı kültüründe güçlü bir norm haline
geldiği kabul edilmekle birlikte, bunun tamamen Batı’ya özgü veya modern bir
icat olmadığı da vurgulanmakta, tarihten (Antik dönemden) verilen örneklerle bu
iddia desteklenmektedir (Toerien ve Wilkinson, 2003). Ancak 20.yy’da başlayan ve günümüzde
vücudun neredeyse tamamını kapsar bir boyuta ulaşan epilasyon olgusunun tarihsel
öncüllerinden farklılığı da dile getirilmekte; ayrıca, hem epilasyonun “norm” mertebesine ulaşması hem de bunun neden/nasıl
gerçekleştiğini anlamaya yönelik ampirik çalışmalar yapılmaktadır. Öte yandan,
kadınların vücut epilasyonuna yönelik bu literatüre, beyaz kadınların referans
alındığı ve sınıf, ırk ve etnisite farklılıklarının ihmal edildiği eleştirisi
de yöneltilmektedir (Smelik, 2015).
Erkek
Vücut kılı; insan-hayvan, erkek-kadın ve çocuk-yetişkin arasındaki
sınırları tesis eder/kurar. Dolayısıyla vücut kılı epilasyonu; insan ve tüylü
memeli hayvan arasında, erkek ile kadın arasında ve yetişkin ile çocuk arasında
keskin sınırlar çizer (Smelik, 2015). Vücut kılının, tarihsel olarak, erkeklik
ve kadınlığı karşıt terimler olarak tanımlamaya yardım ettiği bilinmektedir.
Birçok Batı toplumunda/kültüründe kıl, erkekler için yiğitlik, cinsel güç ve
kuvveti/iktidarı temsil ederken; kadınların tüysüz olması da, gerçek kadınlığı
ve güçsüz olmayı simgeler. Avrupa’da kadınların tüylü/kıllı olması tarihsel
olarak kadının hafifmeşrep, çılgın ve büyücü olmasına işaret ederken; erkeğin
tüysüzlüğü, Tanrı’ya teslim olma anlamına gelir (Fahs, 2012). Bununla
birlikte, tarihte, erkeklerin de traş ve epilasyon uygulamaları yaptığı,
“istenmeyen kıldan/tüyden kurtuldukları” görülmektedir. Bu durum, erkeklerin
neden kendileri için olumlu değerleri temsil eden kıldan/tüyden vazgeçtikleri
sorusunu ortaya çıkarır.
İnsanların ne zaman traşa ve/veya epilasyona başladığı tam olarak bilinmese
de, Mısırlı erkeklerin yüzlerini ve kafalarını traş ettikleri bilinmekte ve
bunun, ayna gibi kendini inceleme aletlerinden yoksun eski medeniyetlerde
güzellik ve gösteriş amaçlı olamayacağı düşünülmektedir. Öyleyse o dönemdeki
traş, güzellikten ziyade pratik bir nedene dayanmaktadır. Tarihçi Russel
B.Adams’a göre, savaşta traşlı pürüzsüz kafa ve yüz düşmanın kafayı kesmek için
el ile kavramasını engeller. Büyük İskender, aynı nedenle, önce kendisi
sakalını keser sonra askerlerinden de bunu yapmasını ister. Roma kültüründe
sakal, erkeklik ve sağlık sembolü olarak görülse de, onlar da Büyük İskender ve
Yunanlar gibi aynı şeyi aynı gerekçeyle uygularlar. Fakat daha sonra, Roma
İmparatorluğunda sakal, kirli ve köle/barbar olmanın; traşlı yüzse temiz ve
medeni olmanın simgesi olur. Bazı tarihçilere göre, kadınlar arasındaki
tüysüzlük de erkeklerinkine paralel bir gelişme göstermiştir. Antik Mısır,
Yunan ve Roma’da kadınlar bütün bedenlerindeki kılları alırlar. Eski Mısır’daki
kadınlar, bacakları gibi kasık (pubic) bölgesindeki kılları da almışlardır
çünkü bunu medeni olmakla eş tutarlar. Kasık bölgesindeki kıllardan iğrenme,
yalnız Yunan ve Mısırla sınırlı değildir; Türkiye, Filistin ve Lübnan gibi
ülkelerde gelinlerin evlilik töreni öncesi vücutlarındaki tüm kılları (kaş ve
saç dışında) almaları beklenir. Afrika’daki bazı kabilelerdeki kadınlar kasık bölgesine,
kılları yolmak gibi bir yöntemle epilasyon uygularlar. Vücut kılı alma hem erkekler hem de kadınlar açısından uygulanan
bir pratik olsa da, kol, bacak ve kasık bölgesi epilasyonu, kadınlarda
erkeklere göre daha sık/yaygındır. Erkeklerin yüz traşı gibi kadınların vücut
epilasyonu da sınıfsal bir gösterge görevi görmüş; Roma’da orta ve üst sınıf
kadınlar düzenli olarak epilasyon yapmışlardır. İmparatorluğun çöküşüyle
erkeklerin yüz traşı, kadınların vücut epilasyonu pratiği sona erer ve Orta
Çağ’da Avrupa’da kadınlar, genel olarak artık vücut kıllarını almazlar. Keza
ABD’de 1880’lerin sonlarında, Gillette traş bıçağı üretilene kadar erkekler
arasında yüz traşı, güçlüğünden dolayı yaygın değildir. Sonuç olarak, tarihte
çeşitli topluluklarca vücut epilasyonunun; savaş, hijyen, moda ve sınıfsal/kültürel
sembol olma gerekçeleriyle uygulandığı öne sürülmektedir (Hansen, 2007).
Koltuk Altı ve Bacak
Epilasyonu
Beden bir projedir ve Foucault’nun deyişiyle her tür benlik/kendilik
teknolojileri (technologies of the self)
bu projeye yardım eder (diyet, sağlık/ güzellik/bakım, fitness vb.) (Smelik,
2015). Kadınların epilasyonunun tarihi, antik zamana kadar uzanır ve farklı
kültürleri (Mısır, Yunan, Roma, Tobriand Adaları, Uganda, Güney Amerika,
Türkiye) kapsar. Buna karşın, çağdaş Batı normu olarak epilasyonun, yeni bir
gelişme olduğu da söylenmektedir (Toerien ve Wilkinson,
2003).
Reklamlar, güzellik kitapları ve moda dergilerini inceleyen Christine
Hope’a göre, kadınların vücut kılı epilasyonu Amerika’da, esas olarak,
1915-1945 döneminde, beyaz kadınlar için belirli tip bir kadınlığın (femininity) üretilmesinin bir parçası
olarak aktif olarak desteklenmiştir (Smelik, 2015). Gillette ilk kadın traş
bıçağını 1915’te piyasaya sürer ve satış için, kadınların traş olması fikrini
yayması gerekir. Bunun için, güzellik ürünleri satan şirketlerle birlikte
düzenledikleri reklam kampanyalarıyla, kadınların bedenlerinin “görünür”
olmayan yerlerindeki kılları almalarını teşvik ederler (Hansen, 2007).
Modadaki değişiklikler sonucu elbise ve eteklerin kısalması, mayoların
daha fazla deriyi göz önüne sermesiyle vücudun koltuk altı ve bacak gibi
kısımlarındaki kıllar “kirli, çirkin, gereksiz ve seksi değil” şeklinde
görülmeye başlanır (Smelik, 2015). Örneğin 1915’e kadar çok az Amerikalı kadın
bacak ve koltuk altı kıllarını aldırmaktadır çünkü o zamana kadar ABD’de,
kadınların bedenlerinin çok az kısmının kamusal görünümü bulunmaktadır (Toerien
ve Wilkinson, 2003). 19.yy
kadın imgesinde kadın, hareketsiz, heykelsi, kol ve bacakları gizlenmiş olarak
resmedilirken; 20.yy.daysa aksine, hareketini engellemeyen ve bacaklarını
gösteren kıyafet içindeki kadının hareketi vurgulanır (Young,
2005) Epilasyon
reklamları ve 1800’lerin sonlarına doğru yayımlanan güzellik kitapları; kadınların
bedenlerinin görünen kısımlarını (yüz, omuz ve kollar) hedef alır ve verdikleri
mesajlarda, bedenin o kısımlarında görünen kıllara, tedavi gerektiren başbelası
bir dert (affliction) muamelesi yapılır.
Dolayısıyla Kuzey Amerika kadınları arasında epilasyonun yaygınlaşması/yoğunlaşması,
kadın güzelliğinin kültürel standartlarının değişmesiyle birlikte yürümüştür.
1920-1940 yılları boyunca kadın bacağı, aşamalı olarak, “güzelliğe ilişkin bir
şey” olarak görülmemekten, “bronz, biçimli ve tüysüz” olmaya doğru evrilir.
Epilasyonun, fiziksel zorluk vb. olumsuzluklarına rağmen, 1930’a gelindiğinde,
reklamların ve güzellik uzmanlarının tavsiyelerinin de etkisiyle, popülerliği
iyice artar, öyle ki, moda dergisi Hygeia
, kıl aldırmayı bir “toplumsal kabul/uzlaşma” olarak nitelendirir. Altmış yıl
sonra, bacak ve koltuk altı epilasyonu yaptıran kadınların oranı ABD’de %81
olarak bulunur. Avustralya’da üniversite öğrencileri arasında bacak epilasyonu
oranı %91,5’e, lise öğrencileri bakımından %92’ye ulaşır (Toerien
ve Wilkinson, 2003).
Bu sürecin arka planında, 1910-1930 arasında, Birinci Dünya Savaşı’nın
yarattığı hammadde vb. eksikliğinin de etkisiyle, yapay ipek gibi yeni
malzemelerin üretilmesi ve giyim sektörünün hızlı biçimde kitle endüstrisi
olarak gelişmesi bulunmaktadır. Kadın modası da, bu ekonomik arka plana uyumlu
ve tedrici olarak kadın bedeninin daha önce görünmeyen kısımlarını açan
(unveiling) bir tarzda ilerler. Kolsuz ve şeffaf akşam elbiseleri, özellikle
zengin kadınlar arasında popüler olur; dans etmeye, harekete izin veren
giysiler, aynı zamanda, kol ve omuzları açığa çıkarır, görünür kılar. 1910-1927
arasında etek boyu sürekli kısalan bir seyir izler ve 1930’da yeniden biraz
uzasa da, Birinci Dünya Savaşı öncesine dönmez. Etek boyunun kısalmasına ten
rengi çorap üretimi ve modası eşlik eder. Modadaki bu değişim, epilasyon
endüstrisini cesaretlendirmiş ve bir reklamcı rasyonelleştirmesi olarak hizmet görmüştür.
Kadın dergileri, kadın vücuduna yönelik epilasyon piyasasının tüketicilere ulaşmasını
sağlar. Diğer bir ifadeyle, tüketicilerin hem ürünlerden haberdar olması sağlanır
hem de tüketici/tüketim davranışı teşvik edilir. Geçmişteki kadın dergileri
beyaz, orta sınıf Amerikan kadınına hitap ediyor ve dar bir çevre tarafından
tüketiliyorken; Ladies’ Home Journal, ilk yılın sonunda 25.000, 1912’ye gelindiğinde, basım ve dağıtım
teknolojilerindeki ilerlemeler sayesinde, bir buçuk milyon tiraja ulaşır.
Böylece, kadınların tüketici olarak rollerini biçimlendirmeye yardım eder,
yayımcılarla reklamcılar arasında karlı bir ilişki kurulur. Kitlesel
kadın dergileri, kadınların tüketimini artırmak isteyen reklamcılara hizmet eder
ve ihtiyaçları tatmin kadar, yeni ihtiyaçlar da yaratmaya çalışır (Hansen,
2007).
Christine Hope, epilasyon kampanyasını dört döneme ayırır: Ivory Complexion (1915 öncesi), The Great
Underarm Campaign (1915-1919), Coming to Terms with Leg Hair (1920-1940) ve A
Minor Assault on Leg Hair (1941-1945).
Kampanyanın ilk evrelerinde epilasyon Amerikan kadınları arasında yaygın
bir uygulama değildir. Harper’s Bazaar dergisine bakıldığında ilk etapta reklamların ürün-tanıtımı temelli ve
bilgilendirici olduğu ve üst sınıfa hitap ettiği, 1914’e gelindiğinde, kolsuz
ve şeffaf elbise modasıyla uyumlu bir biçim aldığı ve sadece üst sınıfı
hedeflemediği, adeta ikinci evreyi haber verdiği görülür. Bundan sadece iki ay
sonra, Gillette reklamıyla Büyük Koltuk Altı Kampanyası başlar: “Koltuk altı
da, yüz kadar pürüzsüz olmalı”. Sonrasında reklamlar ürün tanıtımının ve
haber vermenin ötesine geçip piyasayı genişletmeye yönelik “eğitici” (instructional)
bir rol üstlenir ve kadın dergilerindeki kampanya genişler. Artık reklamlarda
tüylü/ kıllı olmak negatif terimlerle, epilasyon yaptırmış olmak pozitif
terimlerle ifade edilmekte ve tüy almak/aldırmak bir gereklilik/zorunluluk
düzeyine çıkarılmaktadır. Tüy aldırmak; kadınsı olmak, çekici olmak gibi
pozitif bir temsille verilir ve mesajlar; kişisel hijyen ve kadınsılık teması
üzerinden yürür. Viktorya çağındaki kadın güzellik algısının merkezinde olan
kişisel hijyen kavramı, epilasyonu içerecek biçimde genişletilir ve sömürülür/kötüye
kullanılır. Oysa eğer temizlik iddiası doğru kabul edilirse, erkekler için de
vücut epilasyonu gerekli olmalıdır. Dolayısıyla burada söz konusu olan,
temizlik üzerinden epilasyonun haklılaştırılmaya çalışılmasıdır. Reklamlarda
“kim erkek gibi görünmek ister ki”yle kadınsılığa, “bir çocuk kadar tüysüz”le
kadının yetişkin olmamasına ve çocuk gibi olmanın temel bir kadın çekiciliği
öğesi olduğuna göndermede bulunulmaktadır. Böylece, kadınların çocuk gibi
görünmesinin onu arzulanır kıldığı mesajı verilir. Kadınların medyada
“bencil-fedakar, pasif-aktif, genç-olgun gibi birbiriyle çelişen sıfatlarla
nitelendirilmesinin çatışan/çatışmalı bir kendilik imgesine yol açtığı gibi; ironik
biçimde, genç kızlar bir olgunluk sembolü olarak traş olmakta, fakat bu aynı
zamanda onları daha çocuksu gösteren bir davranış olarak ortaya çıkmaktadır.
Hijyen ve genç olmak, kadınsılık şemsiye kavramı altında düşünülürse,
kadınsılığın birbiriyle çelişen “genç ve cinsel-olgun” olmayı aynı anda içerdiği
savunulabilir ve bu durumda reklam mesajları daha iyi anlaşılabilir: Tüysüz
kadın, temiz ve çocuk gibi, fakat aynı zamanda kadınca ve olgun. Kampanya
başarılı olmuş ve koltuk altı epilasyonu yirmili yaşlara kadar yaygınlaşmıştır (Hansen,
2007).
Üçüncü evrede kampanya kol ve bacakları hedefler. Artık koltuk altı
tüylerini almak yeterli değildir, bacaklar da tüysüz olmalıdır. Mesaj yine aynıdır;
kıl/tüy çirkin ve erkeksidir, tüysüzlükse seksi/çekicidir. Amerikan kadınları
bacak epilasyonu konusunda önce ikilemde kalırlar çünkü bu ağrılı, tehlikeli ve
dikkat gerektiren bir işlemdir. Ama öte yandan 1920’lerin kısa etek ve ten
rengi çorap modası onlara epilasyonu dikte eder. Kadınlar, reklam kampanyalarına
rağmen bu konuda isteksiz durur. Tüysüz bacak kampanyasına ait reklamlar Ladies’
Home Journal dergisinde hem daha az hem
de gecikmeli olarak yer alır. Bu durum, derginin üst-sınıftan çok orta-sınıf
tarafından tüketilmesi ve Georg Simmel’in bakışıyla, modayı önce üst sınıfın
yaratması, orta ve alt sınıfların “taklit” saikiyle modaya/adet ve
alışkanlıklara dahil olduğu argümanıyla izah edilmektedir. Sonuçta tüysüzlük,
modern kadınlığın temel bir yanı/göstergesi olmuştur (Hansen, 2007). ABD’de
yapılan çalışmalarda kadınların düzenli olarak % 91.5 oranında bacaklarındaki,
% 93 oranında koltuk altlarındaki kılları aldıkları; İngiltere’de kadınların %
99 oranında hayatlarının bir döneminde vücut kılını aldıkları bulgulanmıştır.
Benzer biçimde Avustralya’da kadınların yaklaşık % 97’si hem bacak hem de
koltuk altı epilasyonu uygulamaktadır (Fahs, 2012).
Kasık Bölgesi Epilasyonu
(Pubic Hair Removal)
Kadınların vücut kılı epilasyonuna ilişkin literatüre; beyaz kadınların
referans alındığı ve sınıf, ırk ve etnisite farklılıklarının ihmal edildiği
eleştirisi yöneltilmektedir. Örneğin siyah kadınlar arasında bacak epilasyonu
beyazlara göre daha azdır ve işlemi uygulayanlar daha az “toplumsal normlara”
değinirler/göndermede bulunurlar. Bununla birlikte, DeMaria ve Brenson, kasık
(pubic) epilasyonunun, düşük ve yüksek gelirli, siyah ve beyaz kadınlar
arasında ortak biçimde yaygın olduğunu bulgulamıştır. Kasık tüyü epilasyonu, iç
giyim ve bikini modasındaki teni daha fazla görünür kılan eğilimle ilişkili
olarak 1990’ların sonunda başlar. Moda dergileri kasık bölgesindeki tüyü
estetize eder/şekillendirmeyi popülerleştirir ve sonrasında internet temelli
pornografinin de etkisiyle “genital bölge epilasyonu” yeni bir güzellik normu
haline gelir (Smelik, 2015). Avustralya’da lisans öğrencileri
arasında yapılan bir çalışmaya göre kadınların yaklaşık olarak yüzde 22’si kasık
bölgesi tüylerinin tamamını almakta ve yöntem olarak da traş yerine ağdayı
tercih etmektedir. Tam epilasyon yapanların kısmi epilasyonu tercih edenlere
göre daha genç oldukları ve bunu toplumsal normlardan ziyade cinsel çekicilik,
kadınsı olmak ve kendini geliştirme nedenleriyle izah ettikleri
belirtilmektedir. İngiltere’de yapılan diğer bir çalışmada, kasık bölgesi
epilasyonunun 50 yaş ve daha genç kadınlar arasında oldukça yaygın olduğunu
göstermektedir (Herbenick vd., 2010).
Görsel kültürde kadın genital organı, tüy engelinin ortadan
kaldırılmasıyla, tüm çıplaklığıyla göz önüne getirilmekte ve izleyiciye sunulan
görsel bir metaya dönüştürülmektedir. Tüysüz kadın bedeni imgesi, yüksek
düzeyde bir “cinselleştirme (sexualization)” yaratmakta, gündelik yaşam alanına
pornografik bakışı kolaylaştırmakta ve bu bakışla tüysüz kadın bedeni
potansiyel olarak seks için her zaman elverişli bir hale getirilmektedir. Yetişkin
olmanın bir özelliği olan kıllı olmak yerine çocuksu/bebek gibi ve tüm
çıplaklığıyla görünür olan kadın genital organı, kadın bedeninin kontrol altına
alınmasına, disipline edilmesine hizmet eder. Kasık epilasyonu, kadın genital
organını; bir yandan tam anlamıyla görünür kılar, öte yandan yetişkin kadın cinselliğine
yönelik korkunun da etkisiyle, çocuklukla/masumiyetle ilişkilendirir (Smelik,
2015).
Christine Hope için, bu kültürel sistemde artık tüysüz ve pürüzsüz vücut
hem kadın olmak hem de “çocuk gibi” olmak anlamına gelir. Tüylü vücutsa erkekliğe
ve yetişkinliğe işaret eder (Smelik, 2015). Cinsellik ve tüysüzlük arasındaki
bağlantıda, erkek ve kadın cinselliklerine yönelik beklenti farklılıkları
etkili olur. Erkeklerin tüylü/kıllı olmaya teşvik edilmesinin, onlardan
rekabetçi ve agresif güdülerini geliştirmesinin istenmesiyle ilişkili olduğu;
kadınların tüysüz olmasınınsa, onlardan cinsel olarak erkeğe göre daha pasif
olmasına dair kültürel beklentiyi sembolik olarak yansıttığı düşünülür. Buna
göre, kadınların özellikle kasık bölgesi epilasyonunun, cinsiyetsiz (sexless)
ve çocuksu görünme isteğine tekabül ettiği kabul edilir. Kadınsı tüysüzlük
normu, kadınlar açısından, onların kendilerine daha az yetişkin bir bakış
açısına uyan bir gerekliliktir. Böyle olunca kadınsılık (tüysüz olmak),
çocuk-benzeri bir statüdür, yetişkinlik statüsüneyse erkeklerin gücü yeter. Vücut
kılı hem cinsel olgunlaşmanın bir işareti hem de erkeksi gücün bir sembolü
olarak görüldüğünde, kadınların tüy aldırma gerekliliği, kadınsılığın
çocuk-benzeri bir statü, pasiflik ve erkeklere bağımlılıkla sosyo-kültürel
olarak eş tutulmasını yansıtır (Toerien ve Wilkinson,
2003).
1960-1970’lerde, yükselen feminizmle birlikte bazı kadınlar, kültürel
olarak empoze edilen tüysüz, çocuk gibi ve kadınsı güzellik ideallerini reddetmiş
ve doğal beden tüyünü kabul etmiştir (SIECCAN, 2012). Feminist kimlik, lezbiyen
kimlik ve yaşlılığın kadınların vücut kılı aldırma olasılığını azaltacağı
öngörülse de, kadınlar genellikle vücutlarının tüylü olmasını iğrenç
bulduklarını beyan ederler (Fahs, 2012). Sonuç olarak 1990’larda kasık bölgesi epilasyonu,
kadınlar arasında oldukça yaygınlaşır. Bunda, moda (plaj ve lingerie) ve
pornografi etkili olmuş ve bikini bölgesinin tüysüz olmasının, cinsel çekici
kadın niteliği olduğu fikrini yerleştirmiş ve sonuçta bu norm haline gelmiştir
(SIECCAN, 2012).
Temizlik
Kadınlar için Batı’da tüysüzlüğün norm haline gelmesinin, kadının cinsel
olarak pasif hatta cinsiyetsiz ve çocuk-gibi görülmesi/gösterilmesiyle
ilişkilendirilerek izah edilmesine bazı yorumcular karşı çıkar, epilasyonun
yetişkin statüsünü azaltmadığını ve pürüzsüz cilde sahip olma isteğinin bebeksi
olmak anlamına gelmediğini/böyle bir arzuya tekabül etmediğini öne sürerler.
Onlara göre epilasyon kendini “temiz hissetmekle” ilgilidir. Temizlik ve
tüysüzlük arasında kurulan bağlantı yeni değildir, Antik Mısır’da kadınlar ve
erkeklerin epilasyonu, tüyün/kılın “kirli” olmasıyla izah edilir (Toerien
ve Wilkinson, 2003).
Kasık
bölgesindeki kılların alınması eski çağlardan beri yaygın olmuştur. Orta
Doğu'da,
kadınlarda kasık bölgesi kıllarının alınması
yüzyıllar boyunca hijyenik bir gelenek olarak kabul edilmiştir ve İslam dini
tarafından da tavsiye edilmektedir (Muallaaziz
vd., 2014). Hippokrates’in
(M.Ö. 460-389) çağdaşı olan Aristophanes’in (M.Ö. 445-386) eserlerinde kasık
bölgesi kıllarının epilasyonunun her zaman yapıldığı belirtilir. Mısırı ziyaret
eden Prosper Albinus, 16. yüzyılda bu ülkede tıbbın niteliğini anlatıp Mısırlı
kadının geleneklerini açıklarken epilasyona çok önem verildiğini vurgular:
“...hemen hemen tüm yıllardaki kuraklık zamanlarında Mısırlılara dert olan
tozlar, sıcaklığın sebep olduğu tüm bedeni kaplayan sürekli terleme ve
çevredeki pislik, vücuttaki pisliği de oldukça çoğaltır. Bu pislikle birlikte
yayılan pis kokuya, bedenlerinin pis kokmasına ve küçük bitlerin çoğalmasına
alışırlar. Hamamlarda yıkanan herkes bu insanlardan rahatsız olur. Böyle
insanlar kendilerine en yakın insanları bile vücutlarındaki koku ve pislik
yüzünden uzaklaştırırlar; özellikle de karılarını. Karıları kendi vücutlarının
daha güzel olması için özen gösterirler ve kocalarının da vücutlarındaki
pisliği ve pis kokuyu toplumda daha saygın olsunlar diye arındırmaya, gidermeye
çalışırlar...” (Uzel, 2010).
İslam, Hanefi mezhebine göre, vücudun bütün bölgelerindeki kılların
alınmasını emreder. Öyle ki, bu, burun ve kulaklardaki kılları da kapsar.
Sünnet’e göre evli kadınlar her yirmi günde bir, erkekler kırk günde bir vücut
kıllarını almalıdır. Tüy dökücü olarak da rusma (hamam otu) veya ağda
kullanılır (Aykut, 1999). Dolayısıyla vücut kılı epilasyonu
bakımından Akdeniz bölgesindeki Hristiyan ve Müslümanların ayrıldığı görülür.
Hristiyanlıkta Tanrı’nın yarattığı doğaya saygı öğütlenir ve vücudun utanılacak/mahrem
yerlerini örten/kapatan tüye/kıla değer verilir. Müslüman toplumlardaysa,
koltuk altı ve kasık bölgesindeki kılların alınması gerekliliği hem erkek hem
de kadın için standarttır. Zira bu bölgelerdeki kıllar, vücut salgılarını (kan,
idrar, ter, dışkı) tutar ve bu nedenle saf/temiz değildir (Bromberger, 2008).
Burada, özellikle bahis konusu olanın koltuk altı ve kasık epilasyonu olduğu
gözden kaçmamalıdır. Zira aşağıdaki alıntıdan da anlaşılacağı üzere, bacak
tüylerine uygulanan epilasyon mekruh veya caiz olarak nitelendirilmekte, fakat
koltuk altı veya kasık gibi “emir” veya “tavsiye” ile karşılanmamaktadır.
Dolayısıyla, müslüman toplumlarda kadınların bacak tüylerine epilasyon
uygulamalarının şimdi ve geçmişte ne düzeyde olduğu ve nasıl bir gelişim seyri
izlediği ayrıca incelenmelidir.
“Kadınların, kaşlarını almaları,
inceltmeleri caiz değildir. Alın, yanak, çene ve bıyık bölgesindeki kıllar ile
iki kaş arasındaki kılları almaları, caizdir. Bacaklarındaki ve vücudunun diğer
bölgelerindeki kılları ihtiyaçsız, herhangi bir yolla almaları, tenzihen
mekruhtur. Erkeklerin de, bacaklarındaki, göğüs veya sırtlarındaki kılları,
ihtiyaçsız almaları caiz olmaz.[1] Kadınların, kollarındaki ve bacaklarındaki
kılları kesmesi caizdir. Bu takdirde bu kıllara epilasyon uygulamasını
yaptırması caizdir.[2]”
Fransa’da zengin kadınlar,
Haçlıların Ortadoğu’da keşfettiği epilasyonu, Orta Çağ’dan 16.yy.a kadar tüm
vücut kıllarına uygularlar (Bromberger, 2008). Daniel Defert, 16.yy.da adet/alışkanlık (habit) ile
modanın birbirine karıştırıldığını, habit’in habitus’tan geldiğini ve örneğin
tüysüzlük, piercing veya dövme gibi uygulamaların, bireysel bir seçimden kurulu
bir gruba ait olma kaynaklı davranış olduğunu yazar (Stallybrass
ve Rosalind Jones, 2001).
Daha sonra ortadan kaybolan epilasyon uygulaması, 20.yy
başlarına kadar bir daha görülmez. O dönemde uzun elbiseler kısalarıyla, kol ve
ve boyunları açığa çıkaran giysilerle yer değiştirir ve tüysüzlüğün tiranlığı
başlar. Artık tüysüzlük, temiz, kokusuz ve hijyen olmanın bir işareti, “iyi giyim-kuşam/görünüm” standardı
olarak anlaşılır
(Bromberger, 2008). Örneğin bir kadın garson, müşterinin onu bacaklarının tüylü
olması/traş etmemesi nedeniyle şikayeti üzerine işinden olur. Tüysüz olmak bir
çaba gerektirmesine rağmen “doğal olan” olarak nitelendirilir. Kadınlar için
istenmeyen tüyler utanılacak bir şeydir, onların alınmaması da eşit biçimde
utanılacak bir şeydir. Reklamlar bu miti besler, güzellik kitap ve dergileri bu
temayı işler ve bundan, kadının tüketimini artırarak, beslenirler (Toerien
ve Wilkinson, 2003)
Kadınlık
Bir temsiliyet nesnesi olarak kadın bedeni, çoğu zaman “kutsal” ve
“zındık” (profane) arasında gider gelir. Bir anne, tanrıça veya fahişe olarak
temsil edilen, ikiye bölünen kadın, sanat tarihindeki imge üretiminde favori
temalardan biri olur her zaman. İnsan bedeni, ve onun parçaları, uzun zamandır,
sayısız kültürel ortam içinde metalaştırmanın bir hedefidir (Sharp, 2000).
Kapitalizm bu metalaştırmada, toplumsal cinsiyet rollerini/kalıplarını kullanır,
hatta tüketimi artırmak için derinleştirmekten de geri durmaz. Dolayısıyla
epilasyon konusunu doğru bir zeminde tartışabilmek için de “toplumsal cinsiyet”e
odaklanılmalıdır. Örneğin Mart 2017 ayı içinde İstanbul Kongre Merkezi’nde
açılan “Lifestyle-Turkey 2017: Muhafazakar Giyim ve Yaşam Fuarı”[3]
ne muhafazakarlık ne de kapitalizm üzerinden anlaşılamaz. İsminde “kadın”
geçmeyen fuar gezildiğinde, aslında tamamen “kadın”ın hedeflendiği, fuarın kadına
yönelik giysilerden ibaret olduğu görülür. Dolayısıyla muhafazakar yaşam,
muhafazakar kadına; muhafazakar kadın da, muhafazakar giyime (tesettüre)
eşitlenmiştir. Burada esas olan, “kapitalizm ve kullanma” değil, kullanılanın “ne”
olduğu ve kullanımın “nasıl” olduğudur ki, bu da ancak toplumsal cinsiyet ve “kadın
bedeni” ilişkisi temelinde cevaplanabilir.
Kadın bedenini, özne olduğu kadar nesne olarak da yaşar. Bunun kaynağı,
patriyarkal toplumun kadını nesne, sadece bir beden olarak tanımlaması ve
cinsiyetçi toplumda kadınların diğerleri tarafından sıklıkla nesne ve bedenler
olarak kabul edilmesi/hürmet görmesidir. Bir kadın olma durumunun en temel
parçası, birisinin, kendisini diğer öznenin niyetlerinin potansiyel nesnesi
olarak sunan sadece beden, biçim, et olarak görme olasılığını her daim yaşamaktır.
Bu nesneleşmiş beden deneyiminin kaynağı, onu öyle kabul eden başkalarının
davranışındadır, fakat kadın kendisi de bedenini bir şey olarak alır. Aynada
ona bakar, başkalarına nasıl göründüğü hakkında endişelenir, onu biçimlendirir,
süsler. Bir dereceye kadar kendini yalnızca bir beden olarak yaşar, ayrıca
bedeniyle arasına mesafe koyar. Nesneleşme tehdidi, sadece görülme tehdidi
değil, bedeninin işgali tehdididir de (tecavüz) (Young, 2005).
PDF
Kaynakça
Anneke
Smelik, A close shave: The taboo on female
body hair, Critical Studies in Fashion & Beauty, Volume 6 Number 2, 2015
Breanne
Fahs, Breaking body hair boundaries: Classroom exercises for challenging
social constructions of the body and sexuality, Feminism &
Psychology, 22(4) 482–506, 2012
Christian
Bromberger, Hair: From
the West to the Middle East through the Mediterranean, Un article publié dans
la revue Journal of American Folklore,
volume 121, no 482, hiver 2008, pp. 379-399
Debra
Herbenick vd., Pubic Hair
Removal among Women in the United States: Prevalence, Methods, and
Characteristics, Indiana Üniversitesi, 2010
Iris
Marion Young, On Female Body Experience: “Throwing Like a
Girl” and Other Essays, Oxford
Üniversitesi Yayınları, New York, 2005
Kirsten
Hansen, Hair or Bare? The History of American Women and Hair Removal,
1914-1934, Columbia Üniversitesi, 2007
Lesley
A. Sharp, The Commodification of The Body and Its Parts, Annu.
Rev. Anthropol. 2000. 29:287–328
Merran
Toerien ve Sue Wilkinson, GENDER AND BODY HAIR: CONSTRUCTING
THE
FEMININE WOMAN, Women’s Studies International Forum, Vol.
26, No. 4, pp. 333 – 344, 2003
Peter Stallybrass ve Ann Rosalind
Jones, Fetishizing the Glove in
Renaissance Europe, Critical Inquiry, Vol. 28, No. 1, Things.
(Autumn, 2001), pp. 114-132.
SIECCAN, Female Pubic Hair Removal, Nisan 2012
Susan Aykut, Hairy politics:Hair rituals in Ottoman and
Turkish society, La Trobe Üniversitesi, 1999
İlter Uzel, ANADOLU UYGARLIKLARINDA KOZMETOLOJİ, Lokman Hekim Journal
2010; 1 (1): 47-54
Muallaaziz D, Yayci E, Atacag T, Kaptanoglu AF.
Pubic hair removal practices in Muslim women. Basic Clin Sci 2014; 3: 39-44. dergipark.ulakbim.gov.tr/bcs