Pazartesi, Nisan 03, 2017

Kadınlık ve Epilasyon: Tüysüz, Pürüzsüz… (Body Hair Removal)




Bugün kadınlar için, en azından Batı’da, vücudun “tüysüz” olmasının toplumsal/kültürel bir norm, bir güzellik standardı haline geldiği ve bunun bir yüzyıllık, 20.yy.da başlayan bir tarihe sahip olduğu ifade edilmektedir. Başka bir deyişle artık kadınlar için tüysüzlük bir norm, vücut kılıysa bir “tabu”dur.  Son 20-30 yıl içindeyse vücut epilasyonunun büyük bir endüstri haline geldiği; popüler dergilerde, TV programlarında ve web sitelerinde yaygın olarak işlendiği, yöntem ve araçlarının hızla geliştiği ve reklamlarla desteklendiği belirtilmektedir. Kadınlar da epilasyon uygulamalarına büyük miktarda zaman ve para ayırmaktadır (Smelik, 2015).

Kadınların vücut kıllarını almasının/aldırmasının, diğer bir ifadeyle epilasyonun (body hair removal), çağdaş Batı kültüründe güçlü bir norm haline geldiği kabul edilmekle birlikte, bunun tamamen Batı’ya özgü veya modern bir icat olmadığı da vurgulanmakta, tarihten (Antik dönemden) verilen örneklerle bu iddia desteklenmektedir (Toerien ve Wilkinson, 2003). Ancak 20.yy’da başlayan ve günümüzde vücudun neredeyse tamamını kapsar bir boyuta ulaşan epilasyon olgusunun tarihsel öncüllerinden farklılığı da dile getirilmekte; ayrıca, hem epilasyonun “norm”  mertebesine ulaşması hem de bunun neden/nasıl gerçekleştiğini anlamaya yönelik ampirik çalışmalar yapılmaktadır. Öte yandan, kadınların vücut epilasyonuna yönelik bu literatüre, beyaz kadınların referans alındığı ve sınıf, ırk ve etnisite farklılıklarının ihmal edildiği eleştirisi de yöneltilmektedir (Smelik, 2015).

Erkek

Vücut kılı; insan-hayvan, erkek-kadın ve çocuk-yetişkin arasındaki sınırları tesis eder/kurar. Dolayısıyla vücut kılı epilasyonu; insan ve tüylü memeli hayvan arasında, erkek ile kadın arasında ve yetişkin ile çocuk arasında keskin sınırlar çizer (Smelik, 2015). Vücut kılının, tarihsel olarak, erkeklik ve kadınlığı karşıt terimler olarak tanımlamaya yardım ettiği bilinmektedir. Birçok Batı toplumunda/kültüründe kıl, erkekler için yiğitlik, cinsel güç ve kuvveti/iktidarı temsil ederken; kadınların tüysüz olması da, gerçek kadınlığı ve güçsüz olmayı simgeler. Avrupa’da kadınların tüylü/kıllı olması tarihsel olarak kadının hafifmeşrep, çılgın ve büyücü olmasına işaret ederken; erkeğin tüysüzlüğü, Tanrı’ya teslim olma anlamına gelir (Fahs, 2012). Bununla birlikte, tarihte, erkeklerin de traş ve epilasyon uygulamaları yaptığı, “istenmeyen kıldan/tüyden kurtuldukları” görülmektedir. Bu durum, erkeklerin neden kendileri için olumlu değerleri temsil eden kıldan/tüyden vazgeçtikleri sorusunu ortaya çıkarır.

İnsanların ne zaman traşa ve/veya epilasyona başladığı tam olarak bilinmese de, Mısırlı erkeklerin yüzlerini ve kafalarını traş ettikleri bilinmekte ve bunun, ayna gibi kendini inceleme aletlerinden yoksun eski medeniyetlerde güzellik ve gösteriş amaçlı olamayacağı düşünülmektedir. Öyleyse o dönemdeki traş, güzellikten ziyade pratik bir nedene dayanmaktadır. Tarihçi Russel B.Adams’a göre, savaşta traşlı pürüzsüz kafa ve yüz düşmanın kafayı kesmek için el ile kavramasını engeller. Büyük İskender, aynı nedenle, önce kendisi sakalını keser sonra askerlerinden de bunu yapmasını ister. Roma kültüründe sakal, erkeklik ve sağlık sembolü olarak görülse de, onlar da Büyük İskender ve Yunanlar gibi aynı şeyi aynı gerekçeyle uygularlar. Fakat daha sonra, Roma İmparatorluğunda sakal, kirli ve köle/barbar olmanın; traşlı yüzse temiz ve medeni olmanın simgesi olur. Bazı tarihçilere göre, kadınlar arasındaki tüysüzlük de erkeklerinkine paralel bir gelişme göstermiştir. Antik Mısır, Yunan ve Roma’da kadınlar bütün bedenlerindeki kılları alırlar. Eski Mısır’daki kadınlar, bacakları gibi kasık (pubic) bölgesindeki kılları da almışlardır çünkü bunu medeni olmakla eş tutarlar. Kasık bölgesindeki kıllardan iğrenme, yalnız Yunan ve Mısırla sınırlı değildir; Türkiye, Filistin ve Lübnan gibi ülkelerde gelinlerin evlilik töreni öncesi vücutlarındaki tüm kılları (kaş ve saç dışında) almaları beklenir. Afrika’daki bazı kabilelerdeki kadınlar kasık bölgesine, kılları yolmak gibi bir yöntemle epilasyon uygularlar. Vücut kılı alma hem  erkekler hem de kadınlar açısından uygulanan bir pratik olsa da, kol, bacak ve kasık bölgesi epilasyonu, kadınlarda erkeklere göre daha sık/yaygındır. Erkeklerin yüz traşı gibi kadınların vücut epilasyonu da sınıfsal bir gösterge görevi görmüş; Roma’da orta ve üst sınıf kadınlar düzenli olarak epilasyon yapmışlardır. İmparatorluğun çöküşüyle erkeklerin yüz traşı, kadınların vücut epilasyonu pratiği sona erer ve Orta Çağ’da Avrupa’da kadınlar, genel olarak artık vücut kıllarını almazlar. Keza ABD’de 1880’lerin sonlarında, Gillette traş bıçağı üretilene kadar erkekler arasında yüz traşı, güçlüğünden dolayı yaygın değildir. Sonuç olarak, tarihte çeşitli topluluklarca vücut epilasyonunun; savaş, hijyen, moda ve sınıfsal/kültürel sembol olma gerekçeleriyle uygulandığı öne sürülmektedir (Hansen, 2007).

Koltuk Altı ve Bacak Epilasyonu

Beden bir projedir ve Foucault’nun deyişiyle her tür benlik/kendilik teknolojileri (technologies of the self) bu projeye yardım eder (diyet, sağlık/ güzellik/bakım, fitness vb.) (Smelik, 2015). Kadınların epilasyonunun tarihi, antik zamana kadar uzanır ve farklı kültürleri (Mısır, Yunan, Roma, Tobriand Adaları, Uganda, Güney Amerika, Türkiye) kapsar. Buna karşın, çağdaş Batı normu olarak epilasyonun, yeni bir gelişme olduğu da söylenmektedir (Toerien ve Wilkinson, 2003).

Reklamlar, güzellik kitapları ve moda dergilerini inceleyen Christine Hope’a göre, kadınların vücut kılı epilasyonu Amerika’da, esas olarak, 1915-1945 döneminde, beyaz kadınlar için belirli tip bir kadınlığın (femininity) üretilmesinin bir parçası olarak aktif olarak desteklenmiştir (Smelik, 2015). Gillette ilk kadın traş bıçağını 1915’te piyasaya sürer ve satış için, kadınların traş olması fikrini yayması gerekir. Bunun için, güzellik ürünleri satan şirketlerle birlikte düzenledikleri reklam kampanyalarıyla, kadınların bedenlerinin “görünür” olmayan yerlerindeki kılları almalarını teşvik ederler (Hansen, 2007).

Modadaki değişiklikler sonucu elbise ve eteklerin kısalması, mayoların daha fazla deriyi göz önüne sermesiyle vücudun koltuk altı ve bacak gibi kısımlarındaki kıllar “kirli, çirkin, gereksiz ve seksi değil” şeklinde görülmeye başlanır (Smelik, 2015). Örneğin 1915’e kadar çok az Amerikalı kadın bacak ve koltuk altı kıllarını aldırmaktadır çünkü o zamana kadar ABD’de, kadınların bedenlerinin çok az kısmının kamusal görünümü bulunmaktadır (Toerien ve Wilkinson, 2003). 19.yy kadın imgesinde kadın, hareketsiz, heykelsi, kol ve bacakları gizlenmiş olarak resmedilirken; 20.yy.daysa aksine, hareketini engellemeyen ve bacaklarını gösteren kıyafet içindeki kadının hareketi vurgulanır (Young, 2005) Epilasyon reklamları ve 1800’lerin sonlarına doğru yayımlanan güzellik kitapları; kadınların bedenlerinin görünen kısımlarını (yüz, omuz ve kollar) hedef alır ve verdikleri mesajlarda, bedenin o kısımlarında görünen kıllara, tedavi gerektiren başbelası bir dert (affliction) muamelesi yapılır. Dolayısıyla Kuzey Amerika kadınları arasında epilasyonun yaygınlaşması/yoğunlaşması, kadın güzelliğinin kültürel standartlarının değişmesiyle birlikte yürümüştür. 1920-1940 yılları boyunca kadın bacağı, aşamalı olarak, “güzelliğe ilişkin bir şey” olarak görülmemekten, “bronz, biçimli ve tüysüz” olmaya doğru evrilir. Epilasyonun, fiziksel zorluk vb. olumsuzluklarına rağmen, 1930’a gelindiğinde, reklamların ve güzellik uzmanlarının tavsiyelerinin de etkisiyle, popülerliği iyice artar, öyle ki, moda dergisi Hygeia , kıl aldırmayı bir “toplumsal kabul/uzlaşma” olarak nitelendirir. Altmış yıl sonra, bacak ve koltuk altı epilasyonu yaptıran kadınların oranı ABD’de %81 olarak bulunur. Avustralya’da üniversite öğrencileri arasında bacak epilasyonu oranı %91,5’e, lise öğrencileri bakımından %92’ye ulaşır (Toerien ve Wilkinson, 2003).  

Bu sürecin arka planında, 1910-1930 arasında, Birinci Dünya Savaşı’nın yarattığı hammadde vb. eksikliğinin de etkisiyle, yapay ipek gibi yeni malzemelerin üretilmesi ve giyim sektörünün hızlı biçimde kitle endüstrisi olarak gelişmesi bulunmaktadır. Kadın modası da, bu ekonomik arka plana uyumlu ve tedrici olarak kadın bedeninin daha önce görünmeyen kısımlarını açan (unveiling) bir tarzda ilerler. Kolsuz ve şeffaf akşam elbiseleri, özellikle zengin kadınlar arasında popüler olur; dans etmeye, harekete izin veren giysiler, aynı zamanda, kol ve omuzları açığa çıkarır, görünür kılar. 1910-1927 arasında etek boyu sürekli kısalan bir seyir izler ve 1930’da yeniden biraz uzasa da, Birinci Dünya Savaşı öncesine dönmez. Etek boyunun kısalmasına ten rengi çorap üretimi ve modası eşlik eder. Modadaki bu değişim, epilasyon endüstrisini cesaretlendirmiş ve bir reklamcı rasyonelleştirmesi olarak hizmet görmüştür. Kadın dergileri, kadın vücuduna yönelik epilasyon piyasasının tüketicilere ulaşmasını sağlar. Diğer bir ifadeyle, tüketicilerin hem ürünlerden haberdar olması sağlanır hem de tüketici/tüketim davranışı teşvik edilir. Geçmişteki kadın dergileri beyaz, orta sınıf Amerikan kadınına hitap ediyor ve dar bir çevre tarafından tüketiliyorken; Ladies’ Home Journal, ilk yılın sonunda 25.000, 1912’ye gelindiğinde, basım ve dağıtım teknolojilerindeki ilerlemeler sayesinde, bir buçuk milyon tiraja ulaşır. Böylece, kadınların tüketici olarak rollerini biçimlendirmeye yardım eder, yayımcılarla reklamcılar arasında karlı bir ilişki kurulur. Kitlesel kadın dergileri, kadınların tüketimini artırmak isteyen reklamcılara hizmet eder ve ihtiyaçları tatmin kadar, yeni ihtiyaçlar da yaratmaya çalışır (Hansen, 2007).

Christine Hope, epilasyon kampanyasını dört döneme ayırır: Ivory Complexion (1915 öncesi), The Great Underarm Campaign (1915-1919), Coming to Terms with Leg Hair (1920-1940) ve A Minor Assault on Leg Hair (1941-1945).  Kampanyanın ilk evrelerinde epilasyon Amerikan kadınları arasında yaygın bir uygulama değildir. Harper’s Bazaar dergisine bakıldığında ilk etapta reklamların ürün-tanıtımı temelli ve bilgilendirici olduğu ve üst sınıfa hitap ettiği, 1914’e gelindiğinde, kolsuz ve şeffaf elbise modasıyla uyumlu bir biçim aldığı ve sadece üst sınıfı hedeflemediği, adeta ikinci evreyi haber verdiği görülür. Bundan sadece iki ay sonra, Gillette reklamıyla Büyük Koltuk Altı Kampanyası başlar: “Koltuk altı da, yüz kadar pürüzsüz olmalı”. Sonrasında reklamlar ürün tanıtımının ve haber vermenin ötesine geçip piyasayı genişletmeye yönelik “eğitici” (instructional) bir rol üstlenir ve kadın dergilerindeki kampanya genişler. Artık reklamlarda tüylü/ kıllı olmak negatif terimlerle, epilasyon yaptırmış olmak pozitif terimlerle ifade edilmekte ve tüy almak/aldırmak bir gereklilik/zorunluluk düzeyine çıkarılmaktadır. Tüy aldırmak; kadınsı olmak, çekici olmak gibi pozitif bir temsille verilir ve mesajlar; kişisel hijyen ve kadınsılık teması üzerinden yürür. Viktorya çağındaki kadın güzellik algısının merkezinde olan kişisel hijyen kavramı, epilasyonu içerecek biçimde genişletilir ve sömürülür/kötüye kullanılır. Oysa eğer temizlik iddiası doğru kabul edilirse, erkekler için de vücut epilasyonu gerekli olmalıdır. Dolayısıyla burada söz konusu olan, temizlik üzerinden epilasyonun haklılaştırılmaya çalışılmasıdır. Reklamlarda “kim erkek gibi görünmek ister ki”yle kadınsılığa, “bir çocuk kadar tüysüz”le kadının yetişkin olmamasına ve çocuk gibi olmanın temel bir kadın çekiciliği öğesi olduğuna göndermede bulunulmaktadır. Böylece, kadınların çocuk gibi görünmesinin onu arzulanır kıldığı mesajı verilir. Kadınların medyada “bencil-fedakar, pasif-aktif, genç-olgun gibi birbiriyle çelişen sıfatlarla nitelendirilmesinin çatışan/çatışmalı bir kendilik imgesine yol açtığı gibi; ironik biçimde, genç kızlar bir olgunluk sembolü olarak traş olmakta, fakat bu aynı zamanda onları daha çocuksu gösteren bir davranış olarak ortaya çıkmaktadır. Hijyen ve genç olmak, kadınsılık şemsiye kavramı altında düşünülürse, kadınsılığın birbiriyle çelişen “genç ve cinsel-olgun” olmayı aynı anda içerdiği savunulabilir ve bu durumda reklam mesajları daha iyi anlaşılabilir: Tüysüz kadın, temiz ve çocuk gibi, fakat aynı zamanda kadınca ve olgun. Kampanya başarılı olmuş ve koltuk altı epilasyonu yirmili yaşlara kadar yaygınlaşmıştır (Hansen, 2007).

Üçüncü evrede kampanya kol ve bacakları hedefler. Artık koltuk altı tüylerini almak yeterli değildir, bacaklar da tüysüz olmalıdır. Mesaj yine aynıdır; kıl/tüy çirkin ve erkeksidir, tüysüzlükse seksi/çekicidir. Amerikan kadınları bacak epilasyonu konusunda önce ikilemde kalırlar çünkü bu ağrılı, tehlikeli ve dikkat gerektiren bir işlemdir. Ama öte yandan 1920’lerin kısa etek ve ten rengi çorap modası onlara epilasyonu dikte eder. Kadınlar, reklam kampanyalarına rağmen bu konuda isteksiz durur. Tüysüz bacak kampanyasına ait reklamlar Ladies’ Home Journal  dergisinde hem daha az hem de gecikmeli olarak yer alır. Bu durum, derginin üst-sınıftan çok orta-sınıf tarafından tüketilmesi ve Georg Simmel’in bakışıyla, modayı önce üst sınıfın yaratması, orta ve alt sınıfların “taklit” saikiyle modaya/adet ve alışkanlıklara dahil olduğu argümanıyla izah edilmektedir. Sonuçta tüysüzlük, modern kadınlığın temel bir yanı/göstergesi olmuştur (Hansen, 2007). ABD’de yapılan çalışmalarda kadınların düzenli olarak % 91.5 oranında bacaklarındaki, % 93 oranında koltuk altlarındaki kılları aldıkları; İngiltere’de kadınların % 99 oranında hayatlarının bir döneminde vücut kılını aldıkları bulgulanmıştır. Benzer biçimde Avustralya’da kadınların yaklaşık % 97’si hem bacak hem de koltuk altı epilasyonu uygulamaktadır (Fahs, 2012).

Kasık Bölgesi Epilasyonu (Pubic Hair Removal)

Kadınların vücut kılı epilasyonuna ilişkin literatüre; beyaz kadınların referans alındığı ve sınıf, ırk ve etnisite farklılıklarının ihmal edildiği eleştirisi yöneltilmektedir. Örneğin siyah kadınlar arasında bacak epilasyonu beyazlara göre daha azdır ve işlemi uygulayanlar daha az “toplumsal normlara” değinirler/göndermede bulunurlar. Bununla birlikte, DeMaria ve Brenson, kasık (pubic) epilasyonunun, düşük ve yüksek gelirli, siyah ve beyaz kadınlar arasında ortak biçimde yaygın olduğunu bulgulamıştır. Kasık tüyü epilasyonu, iç giyim ve bikini modasındaki teni daha fazla görünür kılan eğilimle ilişkili olarak 1990’ların sonunda başlar. Moda dergileri kasık bölgesindeki tüyü estetize eder/şekillendirmeyi popülerleştirir ve sonrasında internet temelli pornografinin de etkisiyle “genital bölge epilasyonu” yeni bir güzellik normu haline gelir (Smelik, 2015). Avustralya’da lisans öğrencileri arasında yapılan bir çalışmaya göre kadınların yaklaşık olarak yüzde 22’si kasık bölgesi tüylerinin tamamını almakta ve yöntem olarak da traş yerine ağdayı tercih etmektedir. Tam epilasyon yapanların kısmi epilasyonu tercih edenlere göre daha genç oldukları ve bunu toplumsal normlardan ziyade cinsel çekicilik, kadınsı olmak ve kendini geliştirme nedenleriyle izah ettikleri belirtilmektedir. İngiltere’de yapılan diğer bir çalışmada, kasık bölgesi epilasyonunun 50 yaş ve daha genç kadınlar arasında oldukça yaygın olduğunu göstermektedir (Herbenick vd., 2010).

Görsel kültürde kadın genital organı, tüy engelinin ortadan kaldırılmasıyla, tüm çıplaklığıyla göz önüne getirilmekte ve izleyiciye sunulan görsel bir metaya dönüştürülmektedir. Tüysüz kadın bedeni imgesi, yüksek düzeyde bir “cinselleştirme (sexualization)” yaratmakta, gündelik yaşam alanına pornografik bakışı kolaylaştırmakta ve bu bakışla tüysüz kadın bedeni potansiyel olarak seks için her zaman elverişli bir hale getirilmektedir. Yetişkin olmanın bir özelliği olan kıllı olmak yerine çocuksu/bebek gibi ve tüm çıplaklığıyla görünür olan kadın genital organı, kadın bedeninin kontrol altına alınmasına, disipline edilmesine hizmet eder. Kasık epilasyonu, kadın genital organını; bir yandan tam anlamıyla görünür kılar, öte yandan yetişkin kadın cinselliğine yönelik korkunun da etkisiyle, çocuklukla/masumiyetle ilişkilendirir (Smelik, 2015).

Christine Hope için, bu kültürel sistemde artık tüysüz ve pürüzsüz vücut hem kadın olmak hem de “çocuk gibi” olmak anlamına gelir. Tüylü vücutsa erkekliğe ve yetişkinliğe işaret eder (Smelik, 2015). Cinsellik ve tüysüzlük arasındaki bağlantıda, erkek ve kadın cinselliklerine yönelik beklenti farklılıkları etkili olur. Erkeklerin tüylü/kıllı olmaya teşvik edilmesinin, onlardan rekabetçi ve agresif güdülerini geliştirmesinin istenmesiyle ilişkili olduğu; kadınların tüysüz olmasınınsa, onlardan cinsel olarak erkeğe göre daha pasif olmasına dair kültürel beklentiyi sembolik olarak yansıttığı düşünülür. Buna göre, kadınların özellikle kasık bölgesi epilasyonunun, cinsiyetsiz (sexless) ve çocuksu görünme isteğine tekabül ettiği kabul edilir. Kadınsı tüysüzlük normu, kadınlar açısından, onların kendilerine daha az yetişkin bir bakış açısına uyan bir gerekliliktir. Böyle olunca kadınsılık (tüysüz olmak), çocuk-benzeri bir statüdür, yetişkinlik statüsüneyse erkeklerin gücü yeter. Vücut kılı hem cinsel olgunlaşmanın bir işareti hem de erkeksi gücün bir sembolü olarak görüldüğünde, kadınların tüy aldırma gerekliliği, kadınsılığın çocuk-benzeri bir statü, pasiflik ve erkeklere bağımlılıkla sosyo-kültürel olarak eş tutulmasını yansıtır (Toerien ve Wilkinson, 2003)

1960-1970’lerde, yükselen feminizmle birlikte bazı kadınlar, kültürel olarak empoze edilen tüysüz, çocuk gibi ve kadınsı güzellik ideallerini reddetmiş ve doğal beden tüyünü kabul etmiştir (SIECCAN, 2012). Feminist kimlik, lezbiyen kimlik ve yaşlılığın kadınların vücut kılı aldırma olasılığını azaltacağı öngörülse de, kadınlar genellikle vücutlarının tüylü olmasını iğrenç bulduklarını beyan ederler (Fahs, 2012). Sonuç olarak 1990’larda kasık bölgesi epilasyonu, kadınlar arasında oldukça yaygınlaşır. Bunda, moda (plaj ve lingerie) ve pornografi etkili olmuş ve bikini bölgesinin tüysüz olmasının, cinsel çekici kadın niteliği olduğu fikrini yerleştirmiş ve sonuçta bu norm haline gelmiştir (SIECCAN, 2012).

Temizlik

Kadınlar için Batı’da tüysüzlüğün norm haline gelmesinin, kadının cinsel olarak pasif hatta cinsiyetsiz ve çocuk-gibi görülmesi/gösterilmesiyle ilişkilendirilerek izah edilmesine bazı yorumcular karşı çıkar, epilasyonun yetişkin statüsünü azaltmadığını ve pürüzsüz cilde sahip olma isteğinin bebeksi olmak anlamına gelmediğini/böyle bir arzuya tekabül etmediğini öne sürerler. Onlara göre epilasyon kendini “temiz hissetmekle” ilgilidir. Temizlik ve tüysüzlük arasında kurulan bağlantı yeni değildir, Antik Mısır’da kadınlar ve erkeklerin epilasyonu, tüyün/kılın “kirli” olmasıyla izah edilir (Toerien ve Wilkinson, 2003).

Kasık bölgesindeki kılların alınması eski çağlardan beri yaygın olmuştur. Orta Doğu'da,
kadınlarda kasık bölgesi kıllarının alınması yüzyıllar boyunca hijyenik bir gelenek olarak kabul edilmiştir ve İslam dini tarafından da tavsiye edilmektedir (Muallaaziz vd., 2014). Hippokrates’in (M.Ö. 460-389) çağdaşı olan Aristophanes’in (M.Ö. 445-386) eserlerinde kasık bölgesi kıllarının epilasyonunun her zaman yapıldığı belirtilir. Mısırı ziyaret eden Prosper Albinus, 16. yüzyılda bu ülkede tıbbın niteliğini anlatıp Mısırlı kadının geleneklerini açıklarken epilasyona çok önem verildiğini vurgular: “...hemen hemen tüm yıllardaki kuraklık zamanlarında Mısırlılara dert olan tozlar, sıcaklığın sebep olduğu tüm bedeni kaplayan sürekli terleme ve çevredeki pislik, vücuttaki pisliği de oldukça çoğaltır. Bu pislikle birlikte yayılan pis kokuya, bedenlerinin pis kokmasına ve küçük bitlerin çoğalmasına alışırlar. Hamamlarda yıkanan herkes bu insanlardan rahatsız olur. Böyle insanlar kendilerine en yakın insanları bile vücutlarındaki koku ve pislik yüzünden uzaklaştırırlar; özellikle de karılarını. Karıları kendi vücutlarının daha güzel olması için özen gösterirler ve kocalarının da vücutlarındaki pisliği ve pis kokuyu toplumda daha saygın olsunlar diye arındırmaya, gidermeye çalışırlar...” (Uzel, 2010).

İslam, Hanefi mezhebine göre, vücudun bütün bölgelerindeki kılların alınmasını emreder. Öyle ki, bu, burun ve kulaklardaki kılları da kapsar. Sünnet’e göre evli kadınlar her yirmi günde bir, erkekler kırk günde bir vücut kıllarını almalıdır. Tüy dökücü olarak da rusma (hamam otu) veya ağda kullanılır (Aykut, 1999). Dolayısıyla vücut kılı epilasyonu bakımından Akdeniz bölgesindeki Hristiyan ve Müslümanların ayrıldığı görülür. Hristiyanlıkta Tanrı’nın yarattığı doğaya saygı öğütlenir ve vücudun utanılacak/mahrem yerlerini örten/kapatan tüye/kıla değer verilir. Müslüman toplumlardaysa, koltuk altı ve kasık bölgesindeki kılların alınması gerekliliği hem erkek hem de kadın için standarttır. Zira bu bölgelerdeki kıllar, vücut salgılarını (kan, idrar, ter, dışkı) tutar ve bu nedenle saf/temiz değildir (Bromberger, 2008). Burada, özellikle bahis konusu olanın koltuk altı ve kasık epilasyonu olduğu gözden kaçmamalıdır. Zira aşağıdaki alıntıdan da anlaşılacağı üzere, bacak tüylerine uygulanan epilasyon mekruh veya caiz olarak nitelendirilmekte, fakat koltuk altı veya kasık gibi “emir” veya “tavsiye” ile karşılanmamaktadır. Dolayısıyla, müslüman toplumlarda kadınların bacak tüylerine epilasyon uygulamalarının şimdi ve geçmişte ne düzeyde olduğu ve nasıl bir gelişim seyri izlediği ayrıca incelenmelidir.

“Kadınların, kaşlarını almaları, inceltmeleri caiz değildir. Alın, yanak, çene ve bıyık bölgesindeki kıllar ile iki kaş arasındaki kılları almaları, caizdir. Bacaklarındaki ve vücudunun diğer bölgelerindeki kılları ihtiyaçsız, herhangi bir yolla almaları, tenzihen mekruhtur. Erkeklerin de, bacaklarındaki, göğüs veya sırtlarındaki kılları, ihtiyaçsız almaları caiz olmaz.[1] Kadınların, kollarındaki ve bacaklarındaki kılları kesmesi caizdir. Bu takdirde bu kıllara epilasyon uygulamasını yaptırması caizdir.[2]

Fransa’da zengin kadınlar, Haçlıların Ortadoğu’da keşfettiği epilasyonu, Orta Çağ’dan 16.yy.a kadar tüm vücut kıllarına uygularlar (Bromberger, 2008). Daniel Defert, 16.yy.da adet/alışkanlık (habit) ile modanın birbirine karıştırıldığını, habit’in habitus’tan geldiğini ve örneğin tüysüzlük, piercing veya dövme gibi uygulamaların, bireysel bir seçimden kurulu bir gruba ait olma kaynaklı davranış olduğunu yazar (Stallybrass ve Rosalind Jones, 2001). Daha sonra ortadan kaybolan epilasyon uygulaması, 20.yy başlarına kadar bir daha görülmez. O dönemde uzun elbiseler kısalarıyla, kol ve ve boyunları açığa çıkaran giysilerle yer değiştirir ve tüysüzlüğün tiranlığı başlar. Artık tüysüzlük, temiz, kokusuz ve hijyen olmanın bir işareti, “iyi giyim-kuşam/görünüm” standardı olarak anlaşılır (Bromberger, 2008). Örneğin bir kadın garson, müşterinin onu bacaklarının tüylü olması/traş etmemesi nedeniyle şikayeti üzerine işinden olur. Tüysüz olmak bir çaba gerektirmesine rağmen “doğal olan” olarak nitelendirilir. Kadınlar için istenmeyen tüyler utanılacak bir şeydir, onların alınmaması da eşit biçimde utanılacak bir şeydir. Reklamlar bu miti besler, güzellik kitap ve dergileri bu temayı işler ve bundan, kadının tüketimini artırarak, beslenirler (Toerien ve Wilkinson, 2003)

Kadınlık
                                    
Bir temsiliyet nesnesi olarak kadın bedeni, çoğu zaman “kutsal” ve “zındık” (profane) arasında gider gelir. Bir anne, tanrıça veya fahişe olarak temsil edilen, ikiye bölünen kadın, sanat tarihindeki imge üretiminde favori temalardan biri olur her zaman. İnsan bedeni, ve onun parçaları, uzun zamandır, sayısız kültürel ortam içinde metalaştırmanın bir hedefidir (Sharp, 2000). Kapitalizm bu metalaştırmada, toplumsal cinsiyet rollerini/kalıplarını kullanır, hatta tüketimi artırmak için derinleştirmekten de geri durmaz. Dolayısıyla epilasyon konusunu doğru bir zeminde tartışabilmek için de “toplumsal cinsiyet”e odaklanılmalıdır. Örneğin Mart 2017 ayı içinde İstanbul Kongre Merkezi’nde açılan “Lifestyle-Turkey 2017: Muhafazakar Giyim ve Yaşam Fuarı”[3] ne muhafazakarlık ne de kapitalizm üzerinden anlaşılamaz. İsminde “kadın” geçmeyen fuar gezildiğinde, aslında tamamen “kadın”ın hedeflendiği, fuarın kadına yönelik giysilerden ibaret olduğu görülür. Dolayısıyla muhafazakar yaşam, muhafazakar kadına; muhafazakar kadın da, muhafazakar giyime (tesettüre) eşitlenmiştir. Burada esas olan, “kapitalizm ve kullanma” değil, kullanılanın “ne” olduğu ve kullanımın “nasıl” olduğudur ki, bu da ancak toplumsal cinsiyet ve “kadın bedeni” ilişkisi temelinde cevaplanabilir.

Kadın bedenini, özne olduğu kadar nesne olarak da yaşar. Bunun kaynağı, patriyarkal toplumun kadını nesne, sadece bir beden olarak tanımlaması ve cinsiyetçi toplumda kadınların diğerleri tarafından sıklıkla nesne ve bedenler olarak kabul edilmesi/hürmet görmesidir. Bir kadın olma durumunun en temel parçası, birisinin, kendisini diğer öznenin niyetlerinin potansiyel nesnesi olarak sunan sadece beden, biçim, et olarak görme olasılığını her daim yaşamaktır. Bu nesneleşmiş beden deneyiminin kaynağı, onu öyle kabul eden başkalarının davranışındadır, fakat kadın kendisi de bedenini bir şey olarak alır. Aynada ona bakar, başkalarına nasıl göründüğü hakkında endişelenir, onu biçimlendirir, süsler. Bir dereceye kadar kendini yalnızca bir beden olarak yaşar, ayrıca bedeniyle arasına mesafe koyar. Nesneleşme tehdidi, sadece görülme tehdidi değil, bedeninin işgali tehdididir de (tecavüz)  (Young, 2005).

PDF


Kaynakça

Anneke Smelik, A close shave: The taboo on female body hair, Critical Studies in Fashion & Beauty, Volume 6 Number 2, 2015

Breanne Fahs, Breaking body hair boundaries: Classroom exercises for challenging social constructions of the body and sexuality, Feminism & Psychology, 22(4) 482–506, 2012

Christian Bromberger, Hair: From the West to the Middle East through the Mediterranean, Un article publié dans la revue Journal of American Folklore, volume 121, no 482, hiver 2008, pp. 379-399

Debra Herbenick vd., Pubic Hair Removal among Women in the United States: Prevalence, Methods, and Characteristics, Indiana Üniversitesi, 2010

Iris Marion Young, On Female Body Experience: “Throwing Like a Girl” and Other Essays, Oxford Üniversitesi Yayınları, New York, 2005

Kirsten Hansen, Hair or Bare? The History of American Women and Hair Removal, 1914-1934, Columbia Üniversitesi, 2007

Lesley A. Sharp, The Commodification of The Body and Its Parts, Annu. Rev. Anthropol. 2000. 29:287–328

Merran Toerien ve Sue Wilkinson, GENDER AND BODY HAIR: CONSTRUCTING
THE FEMININE WOMAN, Women’s Studies International Forum, Vol. 26, No. 4, pp. 333 – 344, 2003

Peter Stallybrass ve Ann Rosalind Jones, Fetishizing the Glove in Renaissance Europe, Critical Inquiry, Vol. 28, No. 1, Things. (Autumn, 2001), pp. 114-132.

SIECCAN, Female Pubic Hair Removal, Nisan 2012

Susan Aykut, Hairy politics:Hair rituals in Ottoman and Turkish society, La Trobe Üniversitesi, 1999

İlter Uzel, ANADOLU UYGARLIKLARINDA KOZMETOLOJİ, Lokman Hekim Journal 2010; 1 (1): 47-54

Muallaaziz D, Yayci E, Atacag T, Kaptanoglu AF. Pubic hair removal practices in Muslim women. Basic Clin Sci 2014; 3: 39-44. dergipark.ulakbim.gov.tr/bcs