Spinoza bir optik ustası esnaf olarak
boyundan büyük bir işe kalkışıp şuan bildiğimiz rasyonel Hıristiyan etiğinin
temellerini atmıştı. Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu artığı İspanya’dan
egemenliğini almış dükalıklar zincirinde yaşamış zihin tanrı ve duyguları ile
dünyaya kendini tanıtmış Spinoza bize ne etmiştir?
Türkçeye
çevrilmeyen Descartes’ın Kartezyen Felsefesine öykündüğü diğer eserleri dışında
kendisini hala okumamızı sağlayan Ethica’sı ile bilsek de Spinoza
duyguların tamamını rasyonel bir dile dökerek anlamamıza yarayan bu kitabı ile
şu yıllarda bile tartışılır konumda bulunuyor.
Tek gerçek varlık
olan Töz (Allah benzeri, tanrı) ve onun sıfatları (99 isim veya ilinekleri) ile
felsefesini temellendiren Spinoza, Ethica’nın ilk üç bölümünü felsefe ve varlık
ile ilgilenmeyenler için nispeten yorucu geçecek tanrı sorgulamalarına
ayırırken sonrasında gelen iki bölümü duyguların rasyonel düzlemde; gözüpek,
cüretkar, ürkek, ödlek, pişmanlık, sevinç, hayret, şaşkınlık, hürmet, dehşet,
kendini adama gibi tanımları ile Hıristiyan teolojisinin dolambaçlı yollarını
aşanlarını bekliyor.
Çağında bir çok teolog Tanrı ve onun yeryüzüne temasları ile kafasını
yormuşken, kendisi bunun için, duyguların dahi rasyonel temellere dayalı açıklamalarını oluşturmuş oldu.
Ethica ile rasyonel felsefe, Descartes’ın din temelli bakışından çaktırmadan
koparak Hegel’in kavga ettiği bir hayalet olmaya kadar uzanan bir büyüklüğe
kavuştu.
Bunca kısa değinme sonrası Spinoza’nın Ethica'sının bölümlerini özetlersek;
- Tanrı
- Zihnin
Doğası ve Kökeni
- Duyguların
Kökeni ve Doğası
- İnsanın
Esareti ya da Duygularının Kuvveti
- Aklın
Kudreti ya da İnsanın Özgürlüğü
olarak adlandırabiliriz
Bunları ise;
- Tanrı
Fikri
- Aklın
Tanrı Fikriyle Kendini Değerlendirmesi
- Duygunun
Aklın Süzgecinden Geçmesi
- Esaret
Durumu ve Duyguların Bu Durumdaki yeri
- Özgürlük
ve Aklın İşlemesinin Bu Durumdaki yeri
diye anlamlandırabiliriz.
Peki Ethica'nın tüm bu bölümlerini birleştirirsek elde edeceğimiz önermeler
ne olur?
- Mutlak
Töz yani sınırsız ve mutlak olan Tanrı fikri ancak sınırlı ve Cüzi olan
akılla birlikte kavranır
- Yukarıdaki
sebeple Akıl ancak karşıtı bir Mutlak Töz fikri ile açıklanır
- Bu
Sebeple Duygu ise karşıtı olan Akılla
- Yani
Duygu, var olan şartlar dahilinde seçim yapma iradesine ket vuran,
doğası var olan dış etkenlere bağlı olarak oluşan durumlara denir.
- Duygu
bu halde Tanrı olmayan aklın karşıtı olandır, özgürlük ise ancak dış
uyaranlara karşı kendini bilen akılla olur
Spinoza bunlarla en temelde şu yargıya varmaya çalışmış olmalı:
- İnsanın
Esareti ya da Duygularının Kuvveti
- Aklın
Kudreti ya da İnsanın Özgürlüğü
İnsanın esareti arttıkça Duyguların kuvveti de artar
Aklın kudreti arttıkça İnsanın Özgürlüğü de artar
Bu durumda basit bir oran orantı işlemi ile Spinoza'ya göre:
Aklın Kuvveti arttıkça Duyguların kuvveti azalır
İnsanın Esareti arttıkça İnsanın Özgürlüğü azalır
Ayrıca:
Duygu ile Özgürlük arasında Negatif Korelasyon
Akıl ile Esaret arasında da Negatif Korelasyon vardır
Spinoza'nın Ethica'sından çıkarılacak sonuç ise:
Akılsızlık = Esaret
Duygusuzluk = Özgürlük
olarak elde edilir.
Bu tarz aşırı köktenci bir Spinoza
yorumunu bir kenara bırakırsak
“Esaret ve Özgürlük Diyalektiği” ile
Hegel’in Efendi Köle diyalektiğini kurduğu düşüncesinin temelini de
tam bu kitabında atmış olmalı.
“Esaret ve Özgürlük Diyalektiği” ile
Hegel’in Efendi Köle diyalektiğini kurduğu düşüncesinin temelini de
tam bu kitabında atmış olmalı.
neyse Spinoza’nın
ailesinin kaçıp geldiği asıl memleketinden: