“Cinsel öğretim niçin önemlidir?
CEVAP: (…) Allah’ın hakimiyetini kabul etmek (…),
ekonomik ve siyasi hayatımız gibi cinsel hayatımızı da onun emirlerine ve
yasaklarına göre düzenlemeyi gerektirir. Bu sebeple cinsel hayatla ilgili ilahi
emirleri ve yasakları öğrenmek farz görevimizdir. Ayrıca bu ilahi emirlere ve
yasaklara göre yaşamak da bizler için ibadettir.[1]”
resim: The Traveling Companions (1862)- Augustus Leopold Egg
[1] http://dhaber.com.tr/islamda-cinsellikle-ilgili-haram-ve-helaller.html
Erişim Tarihi:
24.05.2014:19.30
İnternet Ortamında “Sorulan”lar Üzerinden Cinselliğe Bakmak
Halil Çelik
Giriş
Kullanıcıların
internet ortamında sordukları, Türkiye’de “yaşanan cinsellik” hakkında bir
fikir verebilir mi? Bu genel sorunun yanında, daha dar fakat genel soruyla
bağlantılı, bir başka soru ise; sorularda dile gelen hususlara “cinsel eğitim”
çare olur mu? Bu bağlamda; internet ortamında sorulan cinsellikle ilişkili
sorulara baktık, nicel ve nitel analiz yapmaya çalıştık.
Cinsel
eğitim konusuna ilk bölümde kısaca değindik. Eğitim ve cinsellik konularını,
keza eğitim ve toplumsal formasyon ilişkisini açımlamadık, “teorik” bir zemin
oluşturmadık. Ancak, arka planda, Althusser’in “aygıtlar” yaklaşımı vardı ve bu
özellikle sonuç bölümüne yansıdı.
Bu
yazıda; enformasyon yerine, değer, tutum ve davranış geliştirme-edindirme
süreci anlamına geldiği varsayılan “eğitim” kavramı tercih ediliyor. Bu kavram
da, formel olmayanı da kapsayacak biçimde, geniş anlamda kullanılıyor. Böyle
olunca, cinsel eğitim içinde, cinselliğe yönelik bilgi ve değer üretme-yayma
sürecine müdahil olan farklı kurumları da görmek mümkün olabiliyor. Örneğin
aile ve eğitim ilişkisi düşünüldüğünde bile, eğitimin okulla sınırlı olmayan
bir süreç olduğu kolaylıkla görülebiliyor. Bunun yanında, yetişkin eğitimi, eğitimin belirli bir yaş aralığına
özgü olmadığına da işaret ediyor.
Türkiye’nin
ilköğretim ve ortaöğretim müfredatında bağımsız bir cinsel eğitim dersi
bulunmuyor. Ancak sağlık bilgisi ve biyoloji gibi derslerde; üreme ve sağlıkla
bağlantılı olarak cinselliğe ilişkin bazı konularda bilgi veriliyor. Formel
okul eğitiminin dışında, cinsel eğitim, dinsel kurumların da yakından
ilgilendiği, rol oynamaya çalıştığı bir alan. Bu nedenle, Diyanet İşleri
Başkanlığı’nın bu kapsamda olduğu değerlendirilen kimi faaliyetleri konuyla
ilişkili oluyor.
1. Cinsellik ve Eğitim
Cinselliği, toplumsal bir olgu olarak inceleyen günümüz
cinsellik çalışmaları toplumsal yapıya ve bu bağlamda kurumlara odaklanmakta, toplumun
(özellikle aile) cinselliğe anlam ve biçim verdiğini vurgulamaktadır. Toplumsal
cinsiyet kimliği, bir toplumsal öğrenme süreci ve bazen de zorlama yoluyla
kazanılır ve cinsel arzular, duygular ve tercihler üzerinde etkilidir.
Foucault, insan cinselliğinin üretilmesi ve düzenlenmesinde söylem
(discourse)'in rolüne vurgu yapar. Cinsellik, modern toplumsal kontrol
sisteminin merkezinde yer alır. Kontrol edilen bedenler ve nüfustur. (Seidman,
2005:4-14). Foucault'ya göre; cinsellik konusunda, “söylenen”lerden daha çok
“sessizce geçiştirilen”ler önemlidir (Miceli, 2005:386).
Bedenlerle doğarız, ama bedenin hangi bölümlerinin, hangi davranış
ve zevklerin cinsel olduğunu belirleyen toplumdur. Baskın normları ifade eden
baskın gruplardır. Cinsellik bakımından neyin normal ve doğal olduğuna dair
inanışlar aslında ideolojilerdir. Aile, din, medya, tıp ve hukuk; önemli ölçüde
cinselliği düzenleyen toplumsal (ve politik) kurumlardır. Halen baskın olan
ideoloji; cinselliğin seks-doğurma-aile zinciri içine yerleştirilmesidir
(Sullivan, 2005) ve bu ideolojiye göre “normal” olan; heteroseksüel ve tek eşli
evlilik, evlilik içi cinsel ilişki, orgazmik haz, vajina-penis ilişkisi (coitus)’dir.
Janice Irvine (2002)’e göre, okullarda verilen cinsel
eğitimin iki türü bulunmaktadır (Miceli, 2005:386-387):
1. Yalnızca
Hayır De! (abstinence-only) ya da Evleninceye Kadar Uzak Dur (abstinence-onlyuntil-marriage)
yaklaşımı: Çocuklar-gençler ve cinsel ahlakın korunması amaçlanır. Gebelikten
korunma yöntemlerinin anlatılması, genç hamileliğinde artışa yol açar endişesi
ile karşılanır (Örn. A.B.D.).
2. Kapsamlı
(comprehensive) yaklaşım: Kontraseptif yöntemler de eğitimde yer alır. Irvine,
bu tipin, cinsellikle ilgili değer ve davranışların da sınıfta tartışılmasını
önerdiğini belirtir (Örn. İsveç, Hollanda, Almanya, Fransa). Bu, aynı zamanda Dünya
Sağlık Örgütü’nün (DSÖ)'nün üçüncü tip olarak adlandırdığı, önce cinselliğin
felsefesi ile başlayan “holistik eğitim”e de tekabül eder (WHO, 2010:15).
A.B.D.’nin cinsel eğitim müfredatını inceleyen Michelle Fine (1988), bu
eğitimin genç kızlara; kendi cinselliklerinden korkmayı, seksi tehlikeli ve
zararlı görmeyi, kendilerini erkeklerin ve kendilerinin kontrolsüz
cinselliklerinin kurbanı olmaktan korunmayı öğrettiğini öne sürer. Judith Levine, kapsamlı cinsel
eğitimin (İsveç, Almanya ..), öğrencileri cinselliğin bütün yönleri bakımından
eğittiğini, böylece onların sağlıklı ve sorumlu cinsel tutum ve davranış
geliştirmelerini sağlayabildiğini ve bu bakımdan başarılı olduğunu belirtir.
(Miceli, 2005:387-388). Douglas Kirby,
bu konuda yaptığı çalışmada, kontraseptif yöntemler ve güvenli seks eğitiminin
genç hamileliğinde artışa yol açmadığını bulgulamıştır (Irvine, 2005:495).
Cinsel eğitimle ilgili bir diğer husus, bilgi fabrikaları
olan tıbbi kurumlardır. Bunlar, toplumsal normları güçlendirir, normal ve
sapmayı tanımlarken toplumsal faktörleri ihmal eder, tedaviyi meşrulaştırır ve
başkaları adına konuşurlar.
Centers for Disease Control and Prevention (CDC)
araştırmasına (2014) göre (A.B.D.), 15-17 yaş aralığındaki genç kadınlar,
cinsel olarak aktif olmadan önce resmi bir cinsel sağlık eğitimi (hamilelikten
korunma) almadıklarını söylemekte, son yıllarda bir düşüş yaşansa da, gelişmiş
dünya içinde A.B.D., genç hamileliğinde en yüksek oranlara sahip ülkelerden
biri olmayı sürdürmektedir. Bunun yanında; Hollanda'da, “Çok ileri gittik.
Belki de Hollanda'nın güvenli ve keyifli bir ülke olduğu 1950'lerin ahlakına
geri dönmeliyiz” tartışmasının yapıldığı da görülmektedir (Hekma ve Duyvendak,
2005:444).
Althusser’in “aygıtlar” (Devletin Baskı Aygıtı (DBA)-Devletin
İdeolojik Aygıtları (DİA)) yaklaşımında “cinsellik”, özerk bir cinsel “aygıt”
olmadığına göre, nerede yer almaktadır? Althusser’in günümüzün egemen ideolojik
aygıt olarak belirttiği ve aile ile bir çift oluşturduğunu söylediği eğitsel
DİA’nın, cinselliğin düzenlenmesi bakımından da başat konumda olduğu
söylenebilir. Her ne kadar Kilise’nin bir kurum olarak rol ve etkinliği azalsa
da, Türkiye örneğinde, Diyanet İşleri Başkanlığı için aynı şey öne sürülemez.
Cinsellik; devletin aile, dinsel ve eğitsel aygıtı ile,
Althusser’in (2006) vurguladığı gibi hem bir DBA hem de DİA olan hukuk
tarafından düzenlenmektedir. Eğitsel aygıt, okuldan ibaret değildir. Gramsci,
yetişkin eğitimine en az okul kadar önem vermiştir. Aygıtlar arasındaki uyumu
sağlayan egemen ideolojidir. Gözden kaçıılmaması gereken; DBA ve tüm DİA’ların
aynı hedefe, üretim ilişkilerinin yeniden üretimi, yani kapitalist sömürü ilişkilerinin
yeniden üretimi hedefine yöneldiğidir.
Her toplumsal düzen kendisinin korunması için ihtiyaç duyduğu
karakter biçimlerini yaratır. Sınıflı toplumda egemenler konumlarını eğitim ve
aile kurumunun yardımıyla, kendi ideolojisini toplumun tüm üyelerinin hakim
ideolojisi haline getirerek korur. Wilhelm Reich’a göre bu, ideolojilerin,
tutumların, kavramların dayatılmasından ziyade, nüfusun her tabakasında mevcut
toplumsal düzene denk düşen bir psişik yapının her bir yeni kuşakta
derinlemesine oluşması sürecidir. Yani, kapitalizmdeki yaşamın sadece bizim
bilincinde olduğumuz inançlarda, fikirlerde değil aynı zamanda bunlarla
ilişkili bilinçaltı tutumlarda, karakter yapımızdan çıkma tüm kendiliğinden
reaksiyonlarda payı vardır. (Ollman, 2011:158-160).
Reich (2010), ailenin bir eğitim aygıtı olduğu üzerinde
ısrarla durmuş ve politik işlevinin iki yönlü olduğunu dile getirmiştir. Buna
göre aile (ataerkil); bireyleri cinsel açıdan sakatlayarak kendi kendini
çoğaltır. Ayrıca, kişiyi yaşamdan korkan, yetkeden (otoriteden) çekinen biri
yapar, dolayısıyla halk yığınlarını bir avuç yöneticinin sert baskısı altına
sokma olanağını durmadan tazeler.
Cinsel eğitim i, Reich (2010)’a göre, bir yarım-çare'dir;
çünkü mantık açısından tutarlı birtakım öncüllerden yola çıkılmakta, ama
sonuçlar zincirini izlemeye yanaşmamaktadır. 14 yaşındaki bir kıza aybaşı
rahatsızlığının yapısı açıklanmakta, ama cinsel uyarılmanınki gizlenmektedir.
Ancak gence, cinsel ilişkiye bedensel açıdan hazır olduğu, bütün güçlüklerinin
doyurulmamış cinsel yaşamından geldiği söylendiği an, onu sevişmekten alıkoymak
için elde mantıklı bir kanıt da kalmamaktadır. Cinsel eğitimin başlıca niteliği;
iş işten geçtikten sonra başlaması ve işin özünü yani cinsel zevki hep es geçmesidir.
Bu durumda gencin önünde üç olanak kalmaktadır; sıkı perhiz, kendi kendini doyurma
ya da cinsel ilişki.
Reich (2010), cinsel perhiz zorlamasının daha fazla
sürdürülemeyeceği ve mastürbasyonun cinsel ilişkiden daha zararsız olduğu kabul
edilince, kendini okşamanın son derece doğal ve zararsız sayılmaya başlandığına
dikkat çeker.
2.
Türkiyede Cinsel Eğitim ve Cinsellik
2.1.
Türkiye’de Cinsel Eğitim
Türkiye'de cinsel eğitim tartışması, ilk kez 1974 yılında
Türkiye Aile Planlaması Derneği’nin katılımıyla başlamış (Çalışandemir, Bencik ve Artan, 2008), 1984
yılında lise kitaplarında, insan vücudu, hücreler, kemikler, sindirim sistemi,
dolaşım sistemi ve üreme organları konularına
yer verilmiş, 1986 yılında ise gençlere, evlilik ve aile planlaması hakkında
bilgiler kazandırılmaya çalışılmıştır. 1990’lı yıllara gelindiğinde gönüllü
kuruluşların yürüttüğü gençlere yönelik üreme sağlığı konusunda çeşitli özel
projeler gerçekleştirilmiştir. Bu alana ilişkin eğitimci ihtiyacını karşılamak
amacıyla Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun (UNFPA) desteği ile 1997’de bir
proje gerçekleştirilmiştir. Söz konusu bu proje için 3 eğitim fakültesinde,
öğretmen adayları için seçmeli olarak cinsel sağlık bilgisi dersi verilmiştir (Yılmaz,
2011).
(Yazının devamı görsel ögeler (sorulara ilişkin ekran görüntüleri) içerdiğinden, PDF olarak okunması gerekmektedir.)