Perşembe, Kasım 06, 2014

İnternet Ortamında “Sorulan”lar Üzerinden Cinselliğe Bakmak


“Cinsel öğretim niçin önemlidir?
CEVAP:  (…) Allah’ın hakimiyetini kabul etmek (…), ekonomik ve siyasi hayatımız gibi cinsel hayatımızı da onun emirlerine ve yasaklarına göre düzenlemeyi gerektirir. Bu sebeple cinsel hayatla ilgili ilahi emirleri ve yasakları öğrenmek farz görevimizdir. Ayrıca bu ilahi emirlere ve yasaklara göre yaşamak da bizler için ibadettir.[1]

resim: The Traveling Companions (1862)- Augustus Leopold Egg


İnternet Ortamında “Sorulan”lar Üzerinden Cinselliğe Bakmak
Halil Çelik  


                                                                                                                       
Giriş

Kullanıcıların internet ortamında sordukları, Türkiye’de “yaşanan cinsellik” hakkında bir fikir verebilir mi? Bu genel sorunun yanında, daha dar fakat genel soruyla bağlantılı, bir başka soru ise; sorularda dile gelen hususlara “cinsel eğitim” çare olur mu? Bu bağlamda; internet ortamında sorulan cinsellikle ilişkili sorulara baktık, nicel ve nitel analiz yapmaya çalıştık.

Cinsel eğitim konusuna ilk bölümde kısaca değindik. Eğitim ve cinsellik konularını, keza eğitim ve toplumsal formasyon ilişkisini açımlamadık, “teorik” bir zemin oluşturmadık. Ancak, arka planda, Althusser’in “aygıtlar” yaklaşımı vardı ve bu özellikle sonuç bölümüne yansıdı.

Bu yazıda; enformasyon yerine, değer, tutum ve davranış geliştirme-edindirme süreci anlamına geldiği varsayılan “eğitim” kavramı tercih ediliyor. Bu kavram da, formel olmayanı da kapsayacak biçimde, geniş anlamda kullanılıyor. Böyle olunca, cinsel eğitim içinde, cinselliğe yönelik bilgi ve değer üretme-yayma sürecine müdahil olan farklı kurumları da görmek mümkün olabiliyor. Örneğin aile ve eğitim ilişkisi düşünüldüğünde bile, eğitimin okulla sınırlı olmayan bir süreç olduğu kolaylıkla görülebiliyor. Bunun yanında, yetişkin  eğitimi, eğitimin belirli bir yaş aralığına özgü olmadığına da işaret ediyor.

Türkiye’nin ilköğretim ve ortaöğretim müfredatında bağımsız bir cinsel eğitim dersi bulunmuyor. Ancak sağlık bilgisi ve biyoloji gibi derslerde; üreme ve sağlıkla bağlantılı olarak cinselliğe ilişkin bazı konularda bilgi veriliyor. Formel okul eğitiminin dışında, cinsel eğitim, dinsel kurumların da yakından ilgilendiği, rol oynamaya çalıştığı bir alan. Bu nedenle, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu kapsamda olduğu değerlendirilen kimi faaliyetleri konuyla ilişkili oluyor.

1. Cinsellik ve Eğitim

Cinselliği, toplumsal bir olgu olarak inceleyen günümüz cinsellik çalışmaları toplumsal yapıya ve bu bağlamda kurumlara odaklanmakta, toplumun (özellikle aile) cinselliğe anlam ve biçim verdiğini vurgulamaktadır. Toplumsal cinsiyet kimliği, bir toplumsal öğrenme süreci ve bazen de zorlama yoluyla kazanılır ve cinsel arzular, duygular ve tercihler üzerinde etkilidir. Foucault, insan cinselliğinin üretilmesi ve düzenlenmesinde söylem (discourse)'in rolüne vurgu yapar. Cinsellik, modern toplumsal kontrol sisteminin merkezinde yer alır. Kontrol edilen bedenler ve nüfustur. (Seidman, 2005:4-14). Foucault'ya göre; cinsellik konusunda, “söylenen”lerden daha çok “sessizce geçiştirilen”ler önemlidir (Miceli, 2005:386).

Bedenlerle doğarız, ama bedenin hangi bölümlerinin, hangi davranış ve zevklerin cinsel olduğunu belirleyen toplumdur. Baskın normları ifade eden baskın gruplardır. Cinsellik bakımından neyin normal ve doğal olduğuna dair inanışlar aslında ideolojilerdir. Aile, din, medya, tıp ve hukuk; önemli ölçüde cinselliği düzenleyen toplumsal (ve politik) kurumlardır. Halen baskın olan ideoloji; cinselliğin seks-doğurma-aile zinciri içine yerleştirilmesidir (Sullivan, 2005) ve bu ideolojiye göre “normal” olan; heteroseksüel ve tek eşli evlilik, evlilik içi cinsel ilişki, orgazmik haz, vajina-penis ilişkisi (coitus)’dir.

Janice Irvine (2002)’e göre, okullarda verilen cinsel eğitimin iki türü bulunmaktadır (Miceli, 2005:386-387):

            1. Yalnızca Hayır De! (abstinence-only) ya da Evleninceye Kadar Uzak Dur (abstinence-onlyuntil-marriage) yaklaşımı: Çocuklar-gençler ve cinsel ahlakın korunması amaçlanır. Gebelikten korunma yöntemlerinin anlatılması, genç hamileliğinde artışa yol açar endişesi ile karşılanır (Örn. A.B.D.).

            2. Kapsamlı (comprehensive) yaklaşım: Kontraseptif yöntemler de eğitimde yer alır. Irvine, bu tipin, cinsellikle ilgili değer ve davranışların da sınıfta tartışılmasını önerdiğini belirtir (Örn. İsveç, Hollanda, Almanya, Fransa). Bu, aynı zamanda Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ)'nün üçüncü tip olarak adlandırdığı, önce cinselliğin felsefesi ile başlayan “holistik eğitim”e de tekabül eder (WHO, 2010:15).

A.B.D.’nin cinsel eğitim müfredatını inceleyen Michelle Fine (1988), bu eğitimin genç kızlara; kendi cinselliklerinden korkmayı, seksi tehlikeli ve zararlı görmeyi, kendilerini erkeklerin ve kendilerinin kontrolsüz cinselliklerinin kurbanı olmaktan korunmayı öğrettiğini öne sürer. Judith Levine, kapsamlı cinsel eğitimin (İsveç, Almanya ..), öğrencileri cinselliğin bütün yönleri bakımından eğittiğini, böylece onların sağlıklı ve sorumlu cinsel tutum ve davranış geliştirmelerini sağlayabildiğini ve bu bakımdan başarılı olduğunu belirtir. (Miceli, 2005:387-388). Douglas Kirby, bu konuda yaptığı çalışmada, kontraseptif yöntemler ve güvenli seks eğitiminin genç hamileliğinde artışa yol açmadığını bulgulamıştır (Irvine, 2005:495).

Cinsel eğitimle ilgili bir diğer husus, bilgi fabrikaları olan tıbbi kurumlardır. Bunlar, toplumsal normları güçlendirir, normal ve sapmayı tanımlarken toplumsal faktörleri ihmal eder, tedaviyi meşrulaştırır ve başkaları adına konuşurlar.

Centers for Disease Control and Prevention (CDC) araştırmasına (2014) göre (A.B.D.), 15-17 yaş aralığındaki genç kadınlar, cinsel olarak aktif olmadan önce resmi bir cinsel sağlık eğitimi (hamilelikten korunma) almadıklarını söylemekte, son yıllarda bir düşüş yaşansa da, gelişmiş dünya içinde A.B.D., genç hamileliğinde en yüksek oranlara sahip ülkelerden biri olmayı sürdürmektedir. Bunun yanında; Hollanda'da, “Çok ileri gittik. Belki de Hollanda'nın güvenli ve keyifli bir ülke olduğu 1950'lerin ahlakına geri dönmeliyiz” tartışmasının yapıldığı da görülmektedir (Hekma ve Duyvendak, 2005:444).

Althusser’in “aygıtlar” (Devletin Baskı Aygıtı (DBA)-Devletin İdeolojik Aygıtları (DİA)) yaklaşımında “cinsellik”, özerk bir cinsel “aygıt” olmadığına göre, nerede yer almaktadır? Althusser’in günümüzün egemen ideolojik aygıt olarak belirttiği ve aile ile bir çift oluşturduğunu söylediği eğitsel DİA’nın, cinselliğin düzenlenmesi bakımından da başat konumda olduğu söylenebilir. Her ne kadar Kilise’nin bir kurum olarak rol ve etkinliği azalsa da, Türkiye örneğinde, Diyanet İşleri Başkanlığı için aynı şey öne sürülemez.

Cinsellik; devletin aile, dinsel ve eğitsel aygıtı ile, Althusser’in (2006) vurguladığı gibi hem bir DBA hem de DİA olan hukuk tarafından düzenlenmektedir. Eğitsel aygıt, okuldan ibaret değildir. Gramsci, yetişkin eğitimine en az okul kadar önem vermiştir. Aygıtlar arasındaki uyumu sağlayan egemen ideolojidir. Gözden kaçıılmaması gereken; DBA ve tüm DİA’ların aynı hedefe, üretim ilişkilerinin yeniden üretimi, yani kapitalist sömürü ilişkilerinin yeniden üretimi hedefine yöneldiğidir.

Her toplumsal düzen kendisinin korunması için ihtiyaç duyduğu karakter biçimlerini yaratır. Sınıflı toplumda egemenler konumlarını eğitim ve aile kurumunun yardımıyla, kendi ideolojisini toplumun tüm üyelerinin hakim ideolojisi haline getirerek korur. Wilhelm Reich’a göre bu, ideolojilerin, tutumların, kavramların dayatılmasından ziyade, nüfusun her tabakasında mevcut toplumsal düzene denk düşen bir psişik yapının her bir yeni kuşakta derinlemesine oluşması sürecidir. Yani, kapitalizmdeki yaşamın sadece bizim bilincinde olduğumuz inançlarda, fikirlerde değil aynı zamanda bunlarla ilişkili bilinçaltı tutumlarda, karakter yapımızdan çıkma tüm kendiliğinden reaksiyonlarda payı vardır. (Ollman, 2011:158-160).

Reich (2010), ailenin bir eğitim aygıtı olduğu üzerinde ısrarla durmuş ve politik işlevinin iki yönlü olduğunu dile getirmiştir. Buna göre aile (ataerkil); bireyleri cinsel açıdan sakatlayarak kendi kendini çoğaltır. Ayrıca, kişiyi yaşamdan korkan, yetkeden (otoriteden) çekinen biri yapar, dolayısıyla halk yığınlarını bir avuç yöneticinin sert baskısı altına sokma olanağını durmadan tazeler.

Cinsel eğitim i, Reich (2010)’a göre, bir yarım-çare'dir; çünkü mantık açısından tutarlı birtakım öncüllerden yola çıkılmakta, ama sonuçlar zincirini izlemeye yanaşmamaktadır. 14 yaşındaki bir kıza aybaşı rahatsızlığının yapısı açıklanmakta, ama cinsel uyarılmanınki gizlenmektedir. Ancak gence, cinsel ilişkiye bedensel açıdan hazır olduğu, bütün güçlüklerinin doyurulmamış cinsel yaşamından geldiği söylendiği an, onu sevişmekten alıkoymak için elde mantıklı bir kanıt da kalmamaktadır. Cinsel eğitimin başlıca niteliği; iş işten geçtikten sonra başlaması ve işin özünü yani cinsel zevki hep es geçmesidir. Bu durumda gencin önünde üç olanak kalmaktadır; sıkı perhiz, kendi kendini doyurma ya da cinsel ilişki.

Reich (2010), cinsel perhiz zorlamasının daha fazla sürdürülemeyeceği ve mastürbasyonun cinsel ilişkiden daha zararsız olduğu kabul edilince, kendini okşamanın son derece doğal ve zararsız sayılmaya başlandığına dikkat çeker.

2. Türkiyede Cinsel Eğitim ve Cinsellik

2.1. Türkiye’de Cinsel Eğitim


Türkiye'de cinsel eğitim tartışması, ilk kez 1974 yılında Türkiye Aile Planlaması Derneği’nin katılımıyla başlamış  (Çalışandemir, Bencik ve Artan, 2008), 1984 yılında lise kitaplarında, insan vücudu, hücreler, kemikler, sindirim sistemi, dolaşım sistemi ve üreme organları konularına yer verilmiş, 1986 yılında ise gençlere, evlilik ve aile planlaması hakkında bilgiler kazandırılmaya çalışılmıştır. 1990’lı yıllara gelindiğinde gönüllü kuruluşların yürüttüğü gençlere yönelik üreme sağlığı konusunda çeşitli özel projeler gerçekleştirilmiştir. Bu alana ilişkin eğitimci ihtiyacını karşılamak amacıyla Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun (UNFPA) desteği ile 1997’de bir proje gerçekleştirilmiştir. Söz konusu bu proje için 3 eğitim fakültesinde, öğretmen adayları için seçmeli olarak cinsel sağlık bilgisi dersi verilmiştir (Yılmaz, 2011).

(Yazının devamı görsel ögeler (sorulara ilişkin ekran görüntüleri) içerdiğinden, PDF olarak okunması gerekmektedir.)